Hürrem | Konular | Kitaplar

Aydın Menderes

Kanuni Sultan Süleyman (2)

Devlet yönetiminde görüş ayrılıkları meydana gelmesi doğaldır. Ancak bu görüş ayrılıkları belli bir konuyla bağlantılıdır. O konunun çözümü veya herhangi bir şekilde gündemden düşmesiyle birlikte bu ayrışma da ortadan kalkar. Bazen ise bu ayrışma çok daha köklüdür. Zira ayrışma konusu geçici değildir ve derin bir ihtilafı yansıtır.

Osmanlı devletinin Yavuz ve Kanuni döneminde elde edilen büyük fetihlerden sonra bir duraklama dönemine girdiğini biliyoruz. Osmanlı devletinin gelişmesinin bir gün duracağı tabii idi. Ancak bu kadar büyüdüğümüz yeter düşüncesinin ya da Osmanlı devletinin yeni fetihlerde çok ihtiyatlı davranması talebi Osmanlı devleti ricalinde Kanuni döneminden çok daha önce ortaya çıkmıştır.

Kanuni Sultan Süleyman (1)

Devri mi, yoksa kendisi mi? Üstat Necip Fazıl, Kanuni'yi, "Devri kendisinden büyüktü" diye değerlendirmiştir. Böylece Kanuni'yi fevkalade veciz bir cümleyle tarihteki yerine oturtmuştur. Kanuni her şeyden önce gayet zengin ve mükemmel bir devlete padişah olmuştu. Buna mukabil Osmanlı devletindeki duraklamanın Kanuni döneminde başladığı da temel bir gerçektir. Osmanlı tarihinin özellikle ekonomik ve mali cephesi üzerinde duran gerçekten kıymetli tarihçiler bu görüştedir. Bu görüşte olan sağcı ve solcu tarihçiler mevcut olmuştur.

Piri Mehmet Paşa

En büyük sadrazamlardan bir tanesidir. Yavuz Sultan Selim, onu bu göreve getirmiştir. Uzun süre de bu görevde tutmuştur. Yavuz'un hiddet ve öfkesi malumdur (Bir gün nasipse bunun objektif sebepleri üzerinde dururuz).

Yavuz, sık sık Piri Mehmet Paşa'ya başını kestiririm, boynunu vurdururum gibi tehditkar sözler söyler. Bir gün Piri Paşa, padişahım diye yalvarır. "Ne olur dediğini yapta bende her gün boynu vurulmak korkusundan bir kurtulayım" der. Yavuz Sultan Selim güler. "Seni rahatlatmayı bende istiyorum ama ne yazık ki yerine adam bulamıyorum" der. Bu bir padişahın bir sadrazama yapacağı en büyük iltifattır. Kaldı ki Yavuz bunda tamamen samimidir.

Bir dizi dolayısıyla

Muhteşem Yüzyıl dizisine sağanak halinde eleştiri yağıyor. Bunların çoğu da haklıdır. Her şey bir tarafa, dizinin adıyla konusu birbiriyle hiç uyuşmuyor.
Adı: Muhteşem Yüzyıl.

Konusu: Hürrem'le Kanuni'nin aşkı.
Acaba o yüzyılı muhteşem yapan Kanuni ile Hürrem'in aşkı mı? Değil ise Kanuni ve Hürrem ilişkileri, "Muhteşem Yüzyıl"da ne kadar yer tutuyor.

Padişahlar analarının elini öpmezlerdi. Zira öpemezlerdi. Kanuni Osmani öyleydi. Devlet başkanlığı padişahların yirmi dört saat üzerindedir. Ondan asla ayrılmaz. Osmanlı padişahları da analarının elini devlet kimsenin önünde eğilmeyeceği için öpemezlerdi. Harem bir haclegah değildi. Sıkı bir düzen mevcuttur.

Kanuni döneminde en önemli olay neydi?

Tabii ki Hürrem Sultan değildi.
Rodos'un fethi, Mohaç ve I. Viyana Kuşatması da değildi.
Osmanlı Devleti'ndeki şehzade isyanları da değildi.
Bu ifademizden bu olayların önemsiz oldukları gibi bir netice çıkmamalıdır. Bu olaylar, Osmanlı Devleti'nin geleceğini de Avrupa'nın ve Ortadoğu'nun geleceğini de, Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz'in geleceğini de çok yakından etkilemiştir.

Ancak, bizim bahsedeceğimiz olay bütün Akdeniz'i, onun tarihsel önemini, Akdeniz ülkelerinin geleceğini, Avrupa'da ki kuzey ve güney dengesini tek kelimeyle bütün dünyanın geleceğini çok yakından ilgilendirmiş hatta, iddialı bir tabirle belirlemiştir.
1498'de Portekizliler Vasco de Gama vasıtasıyla Afrika'nın Ümit Burnu'nu dolaşıp Hindistan'a ulaştılar. Güçlü donanmalarıyla Hint sahillerini ellerine geçirmeye başladılar. Suriye ve Mısır üzerinden Akdeniz'e gelen malların önü kesildi. Akdeniz ülkelerinin ve Osmanlıların bundan elde ettikleri gelirler giderek azalmaya başladı.