Hürrem | Konular | Kitaplar

Şehzade Mustafa’nın gerçek hikayesini Prof. Dr. Feridun Emecen anlattı

Son yıllarda televizyon dizilerinde tarihi konular halkın büyük ilgisini çekmeye başladı. Bu süreci ilk olarak şu anda Star TV’de yayınlanan Muhteşem Yüzyıl başlattı. Ardından İstanbul Fethi’ni anlatan “Fetih 1453” adlı film 5 milyon kişilk izlenme rekoru ile barajı geçen filmler arasındaki yerini aldı.
Muhteşem Yüzyıl’da Kanuni Sultan Süleyman’ın, oğlu Şehzade Mustafa’yı boğdurarak idam ettirmesi yaklaşık iki haftadır 7’den 70’e herkesin gündeminde. Şehzade’nin idamı ne kadar doğru? Tarihsel gerçekliğe uygun mu? Diziler ne kadar gerçeğe uygun? Tüm bu soruların cevaplarını Prof. Dr. Feridun Emecen Dipnot Tablet için verdi.

- Şehzade Mustafa isyankar mıydı yoksa Sultan Süleyman çevresi tarafından kandırıldı mı?
Şehzade Mustafa Kanuni’nin şehzadeliği döneminde Manisa’da dünyaya gelen ve hayatta kalan en büyük oğlu olmak dolayısıyla kendisini tahtın en kuvvetli adayı olarak görüyor. Hürrem Sultan’dan olan Mehmet, Selim, Bayezid ve Cihangir’in doğumu onun bu adaylığını sarsmış, Hürrem Sultan kendi oğullarından birini tahta geçirmek üzere Kanuni üzerinde büyük bir baskı oluşturmuştur. Osmanlı sisteminde hangi şehzadenin ileride tahta çıkacağı önceden kararlaştırılamaz, kimse de kendisinden sonra birini varis gibi göstermez, gösterse de bunun herkesçe ve özellikle diğer hanedan mensuplarınca kabulü beklenmez. Zira Osmanlı veraset sistemi eski Türk geleneğine dayanır, “kut” yani hükümdarlık kime Allah tarafından nasip edilmişse o tahta çıkar. Bu durumu Kanuni’nin hem kendisi hem de oğulları eski uygulamalar dolayısıyla biliyorlar.

Mustafa dahil bütün şehzadeler kendilerini taht için aday görebilir, kimsenin bunu kendilerine telkin etmesi gerekmez. Mustafa isyankar olmaktan çok babasının yerine kendisini en kuvvetli aday görüp o sıralarda hayli yaşlanan ve ölümü beklenen Kanuni’den sonraki gelişmelere kendisini hazırlamaya çalışmıştır. Bu yolda yaptığı faaliyetler etrafındakilerin de etkisiyle giderek artmış gözükmektedir. Bu bir kandırılma hadisesi değildir. Mustafa’nın babasını tahttan indirme fikrinde olup olmadığı burada önem kazanır. Kendisinin böyle bir kanaat taşıdığını bilmiyoruz, dedikodular Kanuni’nin kulağına gitmiş olabilir, üstelik Mustafa’nın bazı mektuplarında kendisini tahtın varisi gibi tanıtması ve dedesi Yavuz sultan Selim gibi davranacağını söylemesi ilgi çekicidir. Bunlar Kanuni tarafından oğlunun kendisini tahttan indireceği düşüncesine yol açmış olmalıdır. Kanuni’nin en büyük korkusu tıpkı dedesi II. Bayezid’in akıbetine uğramaktır. Bayezid de oğlu Yavuz tarafından artık yaşlandığı gerekçesiyle tahttan indirilmiştir. Hiç bir Osmanlı padişahı sağken böyle bir muameleyle karşılaşmak istemez ve bunun tedbirini de alır.

-Şehzade Mustafa nasıl bir şehzadeydi? Eğer idam edilmeseydi tahta çıkma olasılığı var mıydı acaba?
Şehzade Mustafa herkesçe sevilen bir şehzade olarak kayıtlarda geçer. İyi bir lider olduğu yolunda bilgiler var, Venedik raporları özellikle onun bu durumunu etraflı şekilde anlatır. Eğer idam edilmemiş olsaydı tahta çıkabilir miydi? sualinin cevabını vermek güçtür. Ancak Kanuni’nin oğulları arasında korkunç bir taht kavgasının yaşanacağı açıktır. Bunun tıpkı fetret döneminde olduğu gibi devletin nizamını kökünden sarsması beklenebilir. Kanuni bunu inceden inceye düşünmüş olmalı.

Kanuni oğlunun idamına çok üzüldü, bu açıktır. Devletin bekası açısından ebedî devlet ve nizam-ı alem için bu büyük bedele katlanmış olarak kendisini gördüğü açıktır. Bunun acısını derinden hissetmiştir. Cenazesinin başında gözyaşları döktüğü biliniyor. Kanuni’nin karşı karşıya kaldığı ikinci büyük trajedi oğulları Selim ile Bayezid’in taht için daha kendi sağlığında iken kavga etmeleridir. Kanuni buna önce taraf olmak istemedi, her iki şehzadeyi de nasihatlerle yola getirmeye çalıştı, fakat Bayezid, Selim lehine ilginin artmakta olduğu zehabıyla ve araya giren birtakım vezirlerin de tahrikiyle ordu kurdu, Selim de ona mukabil asker topladı. Bayezid’in hareketi aslında devlete karşı isyan suçuna girer (huruç ale’s-sultan) bunun cezası da idamdır. Şehzade isyanları özellikle Kanuni devrinde daha fazla vuku bulmamıştır, daha önceki dönemlerde daha yoğun mücadeleler yaşandı, I. Murad devrinde oğulları babalarına karşı hareket etti, fetret devrinde kardeşler arasında da yıpratıcı mücadele vardı. Yavuz da keza kardeşleriyle büyük bir mücadele verdi. Bayezid-Cem kavgası da ayrıca hatırlatılabilir.

-Şehzadelerin kanının akmaması Selçuklu Devleti’nden gelen bir gelenek mi? Yoksa Osmanlı kuruluşundan bu yana uygulanan bir yöntem mi bundaki temel amaç nedir?
Bu durum eski Türk ve İlhanlı/Moğol geleneğinden geliyor, hanedanın kutsiyeti ile ilgili bir husustur. İlginç şekilde Osmanlılarda Orta Asya gelenekleri hayli canlı şekilde varlığını sürdürür.
Padişahlar tahta çıktıktan sonra herhangi bir karışıklık olmaması için yaşayan kardeşlerini bertaraf ederler, Fatih kanunnamesinde buna örfi açıdan bir cevaz söz konusudur. Fatih, tahta çıktığında kardeşi Ahmed’i, Yavuz da ağabeyisi Ahmed ve Korkud’u, III. Murad ve III. Mehmed küçük yaştaki kardeşlerini boğdurttu. Bu durum büyük bir infiale yol açınca daha sonra bundan tedrici olarak vazgeçilip farklı bir veraset sistemi ortaya çıktı.

Size göre dizilerdeki tarih öğretici olmalı mı acaba? İnsanlar bazı sahnelerde büyük tepkiler gösteriyor. Genel olarak muhafazakar camia harem sahnelerine büyük tepkiler gösterdi. Size göre gerçek olaylardan yola çıkan dizilerin öğretici ya da gerçeği bire bir vermek gibi bir amacı olmalı mı?
Dizilerden tabii ki doğru tarih öğrenilmez, bunlara tarihi gerçekler gibi bakmak son derece yanlıştır. Dizi yapımcılarının gayesi tarihi bir belgesel sunmak değildir, onlar daha çok ticari şekilde seyirciyi celp edecek yönleri ortaya çıkararak dizilerine revaç vermeyi isterler. Bu durumda gerçek olayları bazen veya çoğu kez çarpıtırlar, abartırlar. Bunlara bir dizi fiktif olaylar örgüsü olarak baktığımızda bir problem olmaz. Ciddiye alırsak sıkıntı çıkar. Burada yalnız şunu belirtmekte fayda var. Tarihi kişilikleri olduğundan farklı yansıtmamak gerekir. Senaristlerin iyi bir tarih bilgisine ve iyi danışmanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Gerçek tarihi şahsiyetler üzerinde mübalağalı şekilde oynamak, yanlış bilgilere dayalı olarak konuyu sunmak fikrime göre yapılmaması gereken şeylerdir. Hayali şahsiyetleri bir tarih düzlemine koyup istediğiniz kadar eğip bükebilirsiniz, Yapımcıların hassasiyetlere dikkat etmeleri gerekir. Gerçek olaylardan yola çıkan dizilerde bu gibi hususlara özellikle itina edilmelidir. Son olarak şunu belirtmek isterim, diziler tarih merakını artırıyor, bu sevindirici bir gelişme, aynı ilgi tarih kitaplarına da yansıyor, ama okuyucuların ve meraklıların doğru kaynaklar ele alınarak hazırlanan akademisyenlerin kitaplarına daha çok temayül etmeleri gerekir.

Konular