Hürrem | Konular | Kitaplar

Kanuni

Kanuni’nin cenaze namazı da iki defa kılındı

Kanuni’nin cenaze namazı da iki defa kılınmıştı

Merhum Erbakan’ın cenaze namazı, biri Ankara Hacıbayram Camii’nde, öbürü İstanbul Fatih Camii’nde olmak üzere iki defa kılındı. Bu durum kafaları karıştırdı, zira Hanefi mezhebinde ilk cenaze namazı geçerlidir, sonrakiler mekruhtur, yani hoş görülmez. Akla şu soru geliyor: İstanbul’dakiler cenaze namazını boşuna mı kıldılar?

Kanuni İmam Rabbani döneminde yaşamış islam halifesidir

Bir ziyaretçimizin yazdığı yorumu üzerinde düşünerek okumanız ümidi ile buradan paylaşıyoruz:

Gerçekçi olup, imkansızı başaracak sizde güç de var, iktidar da var, yeterli miktarlarda bol elinizde kaynak da var. Açın bir Aşıkpaşazade'nin, İbn-i Kemal'in, İsmail Hami Danişmend'in, eserlerini tek tek inceleyerek okuyun ve ordan aldığınız bilgilerden biraz söz yazarlığı yapın.

Muhteşem Yüzyıl'a namazlı cevap

Tarihçi Yazar Talha Uğurluel, Kanuni Sultan Süleyman'ın, bazı kişilerin yanlış söylemleriyle aktardığı gibi içki içen biri olmadığını belirterek, "Bu yanlıştır. Günde 5 vakit namaz kılan birinin içki içmeyeceği bilinen bir gerçektir." dedi.

Uğurluel, tarihi anlamak için, tarihi güne ait değer yargılarıyla hareket edilmesi gerektiğini söyledi.

Tarihçi Yazar Talha Uğurluel, Yunus Emre Kültür Merkezi’nde Karaman Eğitim Gönüllüleri Derneği tarafından düzenlenen 'Kanuni Sultan Süleyman ve Topkapı Sarayı' konulu konferansta Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatını anlattı.

GARİPLERİN DUÂSI BEREKÂTI


Batılıların Muhteşem Süleyman ile Hayreddin paşa arasında geçen yazışma

«...Sen ki Lalam, Cezayir Beylerbeyi, Gazi Hayreddin Paşasın... Her ahvalin, katımızda ma´lûmumuz olmuştur... Dünya ve âhirette, yüzün ak olsun. Cezayir önünde, iki BURC feth eylemişsin; gâzân mübârek olsun, Ol gazanın nişanesi olarak sana, iki hil'at ve iki sorguç gönderdik. Teberrüken ras kılasın. Kattâreyi (Kılıcı) beline asıp, cihad idesün. Seni ve cümle yoldaşlarını, Allahü Teâlâ'nın birliğine ısmarladık..

Es-Sultan İbnüs - Sultan, Süleyman Hân...»

Bu Hatt-i Hümâyûnu ve Padişah armağanlarını alan Barbaros Hayreddin Paşa, şunları yazıyor :

İSYANLAR VE TEVBELER

İnsanlar iki türlü hata potansiyeline sahiptir: ferdî ve ictimâî. Ferdî hatalar, şahsî musibetleri, ictimâi hatalar ise ictimâî buhranları dâvet eder. Yani insan, şahsî hataları için tek başına tevbe etmeye muhtaç iken, ictimâî hatalar olan vurdumduymazlık, nemelazımcılık, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, yahut her koyun kendi bacağından asılır ve benzeri için topyekûn istiğfara ihtiyaç duyar. Bu da her hâlükârda Müslümanların, Allah yolunda hizmette olmalarını iltizam eder.

Şahsî günahlardan kurtulup iyi bir insan olabilmek için, önce kötülüğü terketmek gerekir. Tevbenin de üç şartından biri, işlediği kötülüğü tamamen bırakmaktır. Sultan Divanî bu hususu bir mısraında şöyle dile getirir:

"Hakkı bulmaz bâtılı terketmeyen insan,"

Entrika'nın olduğu yerde KANUNİ asla olamaz!


Entrika, hile, yalan, dolan, insanları kandırma, dedikodu, gıybet ve iftira.. İç içe girmiş kötü karakterler. Ve bunlara karşı duran sevgi, saygı, adalet, hürmet, değer verme, disiplin, kural, kanun ve hukuk.

Asla Entrika ile KANUN bir araya gelemez. Entrikanın olduğu yerde kanunlar yok olur. Hukuk bozulur. Adalet yok olur. Kanunların hüküm sürdüğü yerde entrika barınamaz ve mutlaka çuvallar.

Hiç bir entrika olmasın ki kanunlar karşısında çuvallamadan durabilsin. Mutlaka patlak verir ve cezasını çeker.

Fatih'e istanbul'un fethi ile fatih dedirten meziyet kanuni'ye de kanunların uygulanması ve öz çocugu bile olsa pirim verilmemesi KANUNİ dedirttirmiştir!

Dere kenarındaki rahibelere yan gözle bile bakmayan bir ordu


Sefere çıkan kanuni Sultan Süleyman Han'ın Ordusuna Belgrad yakinlarinda bir yerde konaklama emri verildi.

Askerler, çevredeki su ve çesmelerden istifâde edip, abdest tazelemeye, susuzluklarini gidermeye çalisiyorlardi.

Çesmelerden birinin yakinlarinda bir manastir vardi. Manastirin rahibi, Osmanli askerinin durumunu ögrenip, haçli askerlerini haberdâr etmek için, manastirdaki rahibelerden birkaçini süsleyip, ellerine verdigi testilerle çesmeye gönderdi.

Rahibelerin geldigini gören Osmanli askerleri, hemen çesme basindan ayrilip, rahibelere sirtlarini döndüler.

Kanunî Sultan Süleymân Devri Kronolojisi



30 Eylül 1520 : Süleymân Han’ın tahta çıkışı.
18 Mayıs 1521 : 1. Sefer-i hümâyûna çıkılması (Belgrad seferi).
7 Temmuz 1521 : Böğürdelen kalesinin fethedilmesi.
8 Ağustos 1521 : Belgrad kalesinin fethedilmesi.
29 Ağustos 1521 : Belgrad, iç kalesinin fethedilmesi.
16 Haziran 1522 : İkinci Sefer-i hümâyuna çıkılması (Rodos seferi.)
20 Aralık 1522 : Rodos kalesinin teslim olması.
29 Aralık 1522 : Kânûnî Sultan Süleymân’ın Rodos’a girmesi.
27 Haziran 1523 : Makbûl İbrâhim Paşa’nın sadrâzam olması.

30 Eylül 1524 : Sadrâzam İbrâhim Paşa’nın, Mısır’a asayişi sağlaması için gönderilmesi
6 Aralık 1525 : İlk Fransız elçisinin İstanbul’a gelmesi.

Hürrem Sultan’ın sevgili kızı

Ahlâk timsali Mihrimah Sultan (Kanuni ile Hürrem Sultan’ın kızları) “Kadın çiftliği” gibi gösterilen Osmanlı hareminde yetişti…

İstanbul’u ve ülkenin çeşitli bölgelerini hayır eserleriyle donatan diğer “Sultan kadın”lar da…

Ama Osmanlı tarihini yazanlar, tahmin ediyorum “erkeklik damarı” sebebiyle, kadınlara fazla itibar etmezler (henüz kadın tarihçi görmedik).

Tarihe, “Salt erkekler tarafından inşa edilmiş bir manzume” muamelesi yaparlar.

Erkek tarihçilere göre, kadının, “elinin hamuruyla” böylesine muazzam bir oluşa müdahalesi mümkün değildir! Bir “müdahale” olmuşsa, bu mutlaka “olumsuz” yönde olmuştur.

Bir yiğidi yatak odasından vurmak en büyük kahpeliktir

Tarihe damgasını vurmuş. Fransızları erkek-kadın karışık dans yaptıkları için tehdit eden Muhteşem Süleyman için 500 yılda geçse muhteşem intikam mücadelesi devam ediyor.

Er meydanında yenemedikleri koca padişahı YATAK ODA'sı ile vurmaya kalkışanlar özellikle son asırda Hürrem Sultan üzerinden saldırıya devam ediyorlar.

Son çekilen muhteşem yüzyıl dizi EVLİ VE NİKAHLI EŞİ olan Hürrem Sultan üzerinde oynanıyor. Allah aşkına soruyorum size, Allah muhafaza ananızı soyup dansöz gibi oynatsalar sonra da babanızın SEKS sahnelerini yayınlasalar ne yapardınız? Ve bunu gizlemek içinde "muhteşem" kılıfı ile de süsleseler..

Erhan Afyoncu'dan 'Muhteşem Süleyman' kitabı

Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatının anlatıldığı 'Muhteşem Süleyman' isimli kitap tarihçi Erhan Afyoncu tarafından kaleme alındı.

200 sayfadan oluşan kitap, Kanuni'nin hayatının yanı sıra, Hürrem Sultan ile Kanuni arasında yaşanan aşktan da geniş bir şekilde bahsediyor.

Osmanlı Devleti'ne 17. yüzyılda altın çağını yaşatan ve 46 yıl tahtta kalan Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatının anlatıldığı 'Muhteşem Süleyman' isimli kitap Yeditepe Yayınları tarafından basıldı.

Doç. Dr. Erhan Afyoncu tarafından yaklaşık bir yıllık çalışmanın ardından çıkarılan kitap, Kanuni Sultan Süleyman'ın doğumundan itibaren başlayıp, Kanuni'nin gerçekleştirdiği seferlerden bahsediyor.

Kanuni Sultan Süleyman (1)

Devri mi, yoksa kendisi mi? Üstat Necip Fazıl, Kanuni'yi, "Devri kendisinden büyüktü" diye değerlendirmiştir. Böylece Kanuni'yi fevkalade veciz bir cümleyle tarihteki yerine oturtmuştur. Kanuni her şeyden önce gayet zengin ve mükemmel bir devlete padişah olmuştu. Buna mukabil Osmanlı devletindeki duraklamanın Kanuni döneminde başladığı da temel bir gerçektir. Osmanlı tarihinin özellikle ekonomik ve mali cephesi üzerinde duran gerçekten kıymetli tarihçiler bu görüştedir. Bu görüşte olan sağcı ve solcu tarihçiler mevcut olmuştur.

Kanuni'ye mevlidli vefa

Muhteşem Yüzyıl adlı diziyle birlikte son günlerde en çok tartışılan Osmanlı Sultanı Kanuni'nin ruhuna Süleymaniye Camii'nde mevlid okutuldu.

Kanuni Sultan Süleyman, ölümünün 458. yıl dönümünde kendi adını taşıyan Süleymaniye Camii'nde okutulan mevlidle anıldı. Öğle namazının ardından başlayan programda başta Kanuni Sultan Süleyman olmak üzere tüm Osmanlı padişahlarının ruhlarına Kur'an-ı Kerim ve mevlid-i şerif okundu. Mevlid içn toplanan kalabalık grup, program sonunda ayağa kalkarak dua etti.

HÜRREM SAÇINI GÖSTERMEZDİ

Muhteşem Yüzyıl veya intikam

Bu hususta yazmamayı düşünüyorduk. Çürümüş zevklerini ekrana yansıtanların reklâmlarına vesile olmamak için yazmayacaktık. Dizinin henüz afişe edildiği günlerdeki tepkilerin yeterli olacağını, ecdadımızı tezyif ve tarihimizi tahrif eden düzmecelere kamuoyunun eninde sonunda müsaade etmeyeceğini düşünerek kendimizi tesellî ediyorduk.

Ayrıca, gençliklerinden bu yana dinî değerleri, ecdadımızın millî yadigârlarını ve bilhassa Osmanlıyı siyaset meydanlarında, gazete sütunlarında bayraklaştırılanlarca idare edilen bir Türkiye’de Osmanlı padişahlarına elbette hakaret edilemezdi. RTÜK’ün yönetimi ve bilhassa Başkanı; iftira, tezvir, tezyif ve tahkire hiç müsaade ederler miydi?