Hürrem | Konular | Kitaplar

Kıbrıs'ın fethi

Türkiye için her devirde hayatî önem taşıyan yeşil ada KIBRIS. Bazı cahillerce becereksiz sanılan Hürrem Sultan'ın oğlu 2. Selim Han tarafından feth edildi. Osmanlı'nın en becereksizi Kıbrıs fatih'i olurken, bize en becerekli diye gösterilenler LOZAN'da hakları olan kıbrısı ingilizlerden istemekten bile korktular.

Kıbrıs'ın fethi 50 bin şehide maloldu. Adaya, Konya ve İçel yöresinden getirilen Türkler yerleştirildi. Kanunî Sultan Süleyman zamanında Akdeniz'de Türk hâkimiyetine karşı koyacak devlet kalmamış, Haçlılar birleşip en güçlü donanmayı meydana getirseler bile yenilmekten kurtulamamışlardı. Fakat, Akdeniz'in doğusunda kalan Kıbrıs ve Girit adaları hâlâ işgal edilmemişti.

II.Bayezid zamanında Kıbrıs Adası Venedik hâkimiyetine girmiş ve bir meclis tarafından idare olunmaya başlamıştı. Venedikliler Kıbrıs için Memlûkler'e vermekte oldukları yıllık 8 bin duka altın tutarındaki vergiyi kabul etmişlerdi ve o zamandan beri bu vergiyi Osmanlılarca aksatmadan ödüyorlardı. Bu sebeple Kıbrıs'ın fethine teşebbüs edilmemişti. Fakat, vergi verdiği için serbest bırakılan Kıbrıs'ta Venedik donanması gittikçe kuvvetleniyor, bunlar ve burada üslenen korsan gemileri zaman zaman Türk tüccar ve hacı gemilerini vuruyor, Anadolu ve Suriye kıyılarında soygun yapıyorlardı. Batı Avrupa'da bazı ülkelerin kıyıları hariç olmak üzere Akdeniz'in bütün kıyılarına ve yüzlerce adasına sahip olan Osmanlı Devleti'nin Kıbrıs Adası'nı serbest bırakması, hele bu adada üslenen korsanları cezalandırmaması, Doğu Akdeniz'de güvenliği bozan Kıbrıs'ı topraklarına katıp kontrol altına almaması düşünülemezdi.

Her devinle önemli

Stratejik ve coğrafî durumu bakımından her devirde büyük önem taşıyan Kıbrıs, Doğu Akdeniz'de geniş kıyıları bulunan KuzeyAfrika, Suriye, Filistin ve Lübnan'ı sınırları içine alan Osmanlı Devleti için çok önemliydi. Yılda 8-10 bin duka altın vergi vererek serbest kalması o gün için uygun olsa bile sonraki dönemlerde zararlı olabilirdi. Onun için bu adanın yönetimi mutlaka Türkler'in elinde olmalı, ne pahasına olursa olsun ada alınmalıydı. Gerçekten de o günlerde büyük fedakârlıklara malolacak Kıbrıs'ın fethi geniş yankı uyandıracak, hattâ bu fedakârlık lüzumsuz bile görülecek, fakat sonraki dönemlerde bunun en önemli fetihlerden biri olduğu anlaşılacaktı. Her bakımdan çok önemli olan Kıbrıs Adasının Osmanlı yönetimine alınması, Kanunî1 nin oğlu ve 11. Osmanlı padişahı olan II. Selim zamanında gerçekleşti.

Kıbrıs seferinin yapılmasını II. Selim ile birlikte vezirlerin çoğunluğu istiyordu. Fakat sadrazam Sokollu Mehmed Paşa böyle bir seferi uygun bulmuyordu. Ona göre, bu sefer yapılırsa Avrupa devletleri Osmanlı aleyhine birleşip saldırabiiirlerdi. Osmanlılar kuvvetlerini Kıbrıs'a yöneltmişken birleşecek Avrupa devletleri bundan yararlanmak isteyebilirlerdi. Fakat Sokollu azınlıkta kaldı. Ayrıca gerekçesi pek kuvvetli bulunmadı. Çünkü Almanya (Avusturya) ile barış imzalanmıştı. Fransızlar Kanunî zamanında elde ettikleri imtiyazları kaybetmek istemezlerdi Almanya'nın Venedik için savaşa girmesi şüpheliydi. Doğudaki rakip devlet İran'la da dostane ilişkiler kurulmuş ve devam ediyordu.

Ya korsanlığı bırakın, ya adayı...
II. Selim, Şeyhülislâm Ebussuud Efendiden de fetva alınca, sefer hazırlığına başlanılmasını emretti. Fakat önce meselenin barış yoluyla halledilip halledilemeyeceğini denemekte yarar vardı. Bunun için Venedik'e üst üste iki elçi gönderildi. Birinci elçi Tercüman Mahmud Efendi idi. Kıbrıs sularında meydana gelen olayları anlatarak bunların önlenmesini ve burada üslenen korsanların sebep olduğu zararın ödenmesini istedi. "Ya korsanlığı bırakın, ya adayı alırız!" dedi. Bu istek karşılanmayınca, bir süre sonra ikinci elçi gönderildi. İkinci elçi Kubad Çavuş idi ve açıkça Kıbrıs'ın Osmanlılar'a ter-kedilmesini istedi. Bu istek de kabul edilmeyince sefer kararı kesinleşmiş oldu. Venedikliler de bu seferin yapılacağını bildikleri için Avrupa'da müttefik aramaya başladılar. Tahmin edildiği gibi Almanya, Fransa ve Avusturya, Venedik'le işbirliğine yanaşmadılar. Fakat İspanya, Papalık ve Malta yardım edeceklerini bildirdiler. Yani Akdeniz'in en eski ve güçlü denizci devletleri Türkler'e karşı yine birleşeceklerdi.

Türk donanması Kıbrıs kıyılarında
Sultan 2. Selim Kıbrıs seferi içm serdar (başkumandan) olarak besinci vezir Lâlâ Mustafa Paşa'yı tayin etti. Kaptan-ı deryalığı da üçüncü vezir Plyâle Paşa yapacaktı. Donanmanın ikinci kumandanlığına da Müezzinzâde Ali Paşa getirildi. 180 kadırga, 10 mavna ve 170 küçük deniz aracından oluşan 360 parça gemiye 60 bin kara askeri bindirildi. Çıkartma başladıktan sonra Anadolu kıyılarından, Halep ve Şam'dan yeni asker sevkedilecek ve ordunun mevcudu artacaktı. Öte yandan, Venedik'in yardım isteğine olumlu cevap veren İspanya, Malta ve Ceneviz donanmalarına ait 206 gemi ve 36 bin asker Girit Adası'nda biraraya gelmişti. Bunlar Kıbrıs'taki Venedik kuvvetleriyle birleşeceklerdi.

Türk donanması 15 Mayıs 1570te İstanbul'dan ayrıldı ve 1 Temmuz'da Limasol kıyılarına ulaştı. Ertesi gün karaya asker çıkarıldı ve hiç direnmeden teslim olan Leftari Kalesi alındı Serasker Lâlâ Mustafa Paşa, halkın canına ve malına dokunulmayacağına söz vermişti. Fakat Venedikliler, direnmeden kaleyi boşaltan Leftari halkının erkeklerini öldürüp kadın ve çocuklarını dağaçıkardılar. Böylece, direnmeden teslime yanaşacak diğer kalelerin halkına gözdağı vermiş oluyorlardı. 4 Temmuz'da Larnaka iskelesinden çıkarıldı. 9 Temmuz'da Anadolu'ya bakara yıdaki Girne Kalesi yine direnmeden tesî oldu. Böylece Kıbrıs'ın merkezi olan Lefkoşe güneyden ve kuzeyden çevrik oluyordu.

Lefkoşe Kalesi teslim oluyor
Lefkoşe, 3 mil uzunluğunda yüksek surla çevrilmişti. Kuvvetli istihkâmları bulunan çok iyi savunulan bir kale idi. Herbiri 2 im asker ve 4 top alan 11 tabyası vardı ve kaseyi 10 bin kişilik bir kuvvet savunuyordu
Lâlâ Mustafa Paşa emrindeki askeri yedi gruba ayırarak tabyaların karşısına yerleştirdi. 22 Temmuz'da top atışlarını başlatt? Bombardıman günlerce devam etmesine rağmen, çok sağlam olan kale bedenlerinde gedik açılamıyordu. Yapılan üç genel sa^ rıda, kaleyi savunanlara büyük kayıplar v-: diriidiği halde içeri girilemedi. Bunun üze ne Lâlâ Mustafa Paşa, 9 Eylül günü, büyük bir hücum için donanmadan 20 bin asker getirtti.

Fakat bu kuvvetlerin kullanılmasına geri kalmadı. Gün doğmadan önce dört tabya t den zaptolunmuş ve Türkler şehre girmiş: Kıbrıs genel valisi Nicola Dandolo hükûmet konağına çekilerek ümitsiz bir savunmaya geçti, ama binanın üzerine çevrilen dört topun atışları sırasında öldü. Böylece ele geçirilen Lefkoşe'den sonra dayanma güçlerini yitiren Baf, Limasol ve Larnaka kaleleri de birbiri ardınca teslim oldular. Venedik'in müttefikleri toplanmış oldukları Girit Adası'ndan 13 Eylül 1570'de Kıbrıs'a doğru harekete geçtiler. Fakat hareketlerinden 9 gün sonra Türkler'in Lefkoşe'yi zaptettiklerini öğrenince, artık bir şey yapamayacaklarını anlayarak geri döndüler.

Bir kış süren kuşatma
Lefkoşe kuşatması sırasında, Maraş beylerbeyi Mustafa Paşa da Magosa'yı kuşatma altında tutuyordu. Fakat bu uzaktan yapılan bir kuşatma idi. Serdar Lâlâ Mustafa Pa-şa'nın gelişi üzerine 18 Eylül günü Magosa iyice kuşatıldı. Burası, Lefkoşe'den daha kuvvetli, çok iyi korunan bir kale idi. Orduyu Kıbrıs çıkartması için getiren Osmanlı donanması ekimin ilk haftasında geri dönmüş, Kıbrıs sularında sadece 40 kadırga bırakılmıştı. Lâlâ Mustafa Paşa da kalenin uzun süre dayanabileceğini hesaplamış, kış mevsiminde, orduyu yıpratmayarak, büyük saldırıyı ilkbahara bırakmayı uygun bulmuştu. Kale 7 ay boyunca, hücum edilmeden abluka altında tutuldu. Bu gevşemeden yararlanan 12. Venedik gemisi 23 Ocak günü Magosa limanına girmeyi, 1600 asker, mühimmat ve erzak getirmeyi başardı. Bu olay ablukanın daraltılmasına sebep oldu.

Artık beklenen zaman gelmişti. Nisan ortalarından itibaren kaleye hücum için gerekli çalışmalar başlatıldı. Magosa tabyalarının karşısına 74etop yerleştirildi, hendek ve siperler kazıldı. Yüksek okçu kuleleri yapılarak uygun yerlere konuldu. Nihayet 15 Mayıs günü toplar ateşlendi ve esas harekât başlamış oldu. Magosa Kalesi'nin savunmasını yöneten Venedikli kumandan Marco Antonio Bragadino idi. Yanında Hector Baglioni, Giovanni Antonio Kirini gibi ünlü kumandanlar da vardı.

Siviller Türk Ordusu'nun himayesinde
Venedikli kumandan kalede bulunan 8 bin sivilin dışarı çıkarılmasına izin verilip verilmeyeceğini sordu. Bu izin verildi. Bunun üzerine kaleden çıkarılan 8 bin sivil, Türk askerlerinin koruması altında köylere gittiler. Kalede yalnız savunma kuvvetleri kaldı. Bunların da sayıları şimdi 7 bine inmiş bulunuyordu. Zorlu kuşatma ikibuçuk aydan beri devam ediyor, ard arda hücumlar yapılıyor, fakat kale hâlâ alınamıyordu. Surlar çok sağlamdı ve savunma kuvvetleri de gerçekten iyi idare ediliyorlardı. Surların ancak lağımların patlatmasıyla tahrip edilebileceği anlaşılmıştı. Bunun için lağım açma işine hız verildi. Vehedikliler'in güçlü savunmalarına rağmen Kilis sancakbeyi Canbolat Bey, deniz tarafındaki kulenin altında bir lağım açtırmıştı. 28 Mayıs 1571 günü lağımın patlatılmasiyle surlarda gâdikler açıldı, fakat gece yarısına kadar yapılan çarpışmalardan bir sonuç alınamadı. Venedikliler geceleyin gediği kapattılar. Ama artık surlar daha çabuk, daha çok tahrip ediliyordu.

Düşman teslim antlaşması istiyor
Lâlâ Mustafa Paşa artık iyice yıkılan surların üzerinden genel hücumu başlatmak üzere iken, Venedikliler, 1 Ağustos 1571 sa-bahı, beyaz teslim bayraklarını dalgalandım maya başladılar. Aynı gün teslim antlaşma imzalandı. Vireye (teslim antlaşmasına) göre, kale savunanlar silâhları, atlan ve eşyalarıyla Girit Adası'na serbestçe gidebileceklerdi. Bunları oraya Türk gemileri götürecekti. Şehir halkının can ve mal güvenliği sağlanacak, Venedikliler'in ellerinde bulunan 50 kadar Türk esiri de serbest bırakılacaktı. Venedikliler'!' Girit'e götürmek üzere 14 Türk gemisi limana girdiği zaman, Lâlâ Mustafa Paşa, nezaketen huzura kabul ettiği Bragadino'ya, "Türk gemilerinin, Venedik donanmasının üssü olan Girit'ten bir zarar görmeden dönmelerini sağlayacak güvencenin ne olduğunu sordu ve böyle bir güvence için bazı kumandanların rehin bırakılmasını istedi."

Düşman vireyi bozuyor
Bragadino bu isteği "Teslim antlaşmasında (virede) sözkonusu edilmediği" gerekçesiyle reddetti ve kimseyi rehine bırakamayacağını söyledi. Bunun üzerine Lâlâ Mustafa Paşa, vireye göre 50 Türk esirinin serbest bırakılması gerektiğini ve bu şartın yerine getirilmesini istedk öragadino bu defa "Türk esirleri öldürttü m" diye cevap verdi. Bu yetmiyormuş gibi küstahça tavırlar takındı. Gerçekten de Venedikliler, serbest bırakacaklarını söyledikleri 50 Türk esirini işkence çektirerek öldürmüşlerdi. Ahdini tutmayarak 50 Türk'ü öldürten Bragadino'ya çok kızan Lâlâ Mustafa Paşa şöyle dedi:
"Teslim şartında 50 Türk esirinin serbest bırakılması vardı. Bu şarta uymamakla vireyi bozmuş oluyorsun, Bunun cezasını hayatınla ödeyeceksin."

Venedik kumandanının vireyi bozması, küstahça tavırları, kendisinin ve diğer 9 kumandanın hayatına mal oldu. Ayrıca Girit'e gönderilecek Venedikliler de esir sayıldı. Böylece, uzun süren kuşatmadan sonra Kıbrıs'ın fethi tamamlanmıştı. Burası beylerbeylik haline getirildi. Adaya Anadolu'dan getirilen Türk nüfus yerleştirildi. Daha çok Karaman'dan getirilen Türkmenlerle Kıbrıs'ın nüfusu kısa zamanda 120 binden 360 bine çıktı. Bugün Kıbrıs'ta bulunan soydaşlarımızın büyük çoğunluğu bu Türkmenler'in torunlarıdır. Fakat, uzun süren Kıbrıs kuşatması ve fethi çok pahalıya malolmuş, Türkler bu savaşta 50 bin şehit vermişlerdi.


1 yorum

anlamadım burda 2.selimi

anlamadım burda 2.selimi savunup Atamıza ismet Paşamıza laf mı atılıyor selim bey rahatlık içindeki osmanlıyı kıbrısın fethine zorlar ayrıca sarayında oturur o sadece emir vermiştr işi gene sadrazamlara kaptanı deryalara bırakmıştır ... senin lozan isteyemeği dedğin ne halde türk halkı osmalı bitmiş zaten yeni bir türkiye kanla kaç ölüm verilerek kurulmaya çalışılıyor temkinli davranıldı diye savaşlar bitsin diye bunu mı savunuyorsun daha ilk satırı okudum pesss dedim ne hürremmiş ne selimmiş beee !!

16.08.2012 - Ziyaretçi

Konular