Hürrem | Konular | Kitaplar

Muhteşem panayır

“Muhteşem Yüzyıl”ı, yani Kanuni Sultan Süleyman ve dönemini anlatmak iddiasında olan dizinin hemen başında iki temel unsur öne çıkıyor:
1. Şiddet (baş kesme sahnesi)...
2. Cinsellik...
Bunlar dizinin hangi eksen üstünde gelişeceğini gösteriyor. Belli ki dizi şiddet ve cinsellik ekseninde gelişecek. Çünkü bunlar en çok merak uyandıran ve seyirci toplayan unsurlardır.
Peki, ama Kanuni dönemi böyle bir dönem midir? Bunu umursadıklarını sanmıyorum: Maksat ilginçlik olsun, küp dolsun!
İlginçlik uğruna tarih tahrif edilecek, Osmanlı padişahlarının en büyüklerinden biri torunlarının nazarında kirlenecek... Kimin umurunda? Nasılsa Atatürk dışında kalan tarihi önderlere hakaret ve iftira “yasak” değil... Hiçbir müeyyidesi yok... Yani “atış serbest!”
İzlediğimiz ilk bölümde resmedilen Kanuni’nin Bizans imparatorlarından, Osmanlı sarayının ise Bizans saraylarından hiçbir farkı yok...
İlginç olsun da ne olursa olsun! Ne var ki, hatalar daha ilk bölümde sırıtıyor...
1. Padişahların, sarayda yahut herhangi bir yerde, baş açık dolaştıklarını şimdiye kadar ne duyan, ne gören, ne de yazan olmuştur...
Çünkü dinen haram olmamasına rağmen, Osmanlı toplumunda erkeklerin ve kadınların baş açık gezmesi “fitne” olarak değerlendiriliyor ve “münafıklık âlâmeti” sayılıyor (Bazı bölgelerimizde, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da hâlâ böyle görülür). Bu yüzden padişahlar, özel dairelerinde, hatta yatak odalarında bile başlarını açmaz, en azından bir takke ile kapatırlar.
Bu o kadar önemlidir ki, bir uyuz eşeğe bindirilip ölüme götürülen Sultan Genç Osman’ın kavuğu o kargaşada başından fırlayınca, eşeğin yularını tutan yeniçeri irkilmiş, hemen başındakini çıkarıp, “Pakçadır (temizcedir) Hünkârım, buyurunuz” diyerek Padişah’a uzatmıştır.
Bu yüzden, Padişah’ın âdeta “yalınayak başıkabak” dolaşmasını tarihten nasiplenmiş hiç kimse “ayrıntı” olarak göremez.
2. Osmanlı sarayında ne erkek hanedan mensupları ne de kadınlar taç takar...
Taç, Avrupa saraylarının iktidar alâmetidir. Osmanlı padişahlarının iktidar alâmeti ise kılıçtır. Tahta çıkan şehzade genellikle Eyüp Sultan Camii’nde merasimle kılıç kuşanır ve “Padişah” olur.
Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenen Osmanlı mirası arasında taca rastlanmaması işte bu yüzdendir.
3. Cariyeler saraya, eski dinleri ve yaşantılarıyla ilgili hiçbir alâmet sokamazlar...
Dizide Hürrem Sultan yatağının altına haç saklıyor. Bu mümkün değil. Çünkü esir alınarak ya da satın alınarak hareme getirilen cariyelerin önce geçmişleriyle maddi-manevi bağları kesilir...
Bunun ilk işlemi gözetim altında hamama sokulup banyo yaptırmak, ikinci işlemi ise üzerindeki eşyaları ve elbiseleri, geriye hiçbir hatıra kalmayacak şekilde yakmaktır.
Ondan sonra yeni bir dünyaya adım atar gibi, hareme adım atmalarına izin verilir.
4. Hareme alınan cariyenin ilk iş olarak adı değiştirilir...
Hareme alınan cariyeye hemen yeni bir isim verilir. Bu sıradan bir isimdir. Eski dünyasından kopuşun da bir simgesidir. Bu açıdan önemlidir.
Eğer cariye eğitim sürecinde zekâsını ispatlamış, bunun yanı sıra, bir padişaha eş olabilecek fazilete, bilgiye, görgüye, beceriye sahip bulunduğu yolunda bir izlenim doğmuşsa, özel eğitim birimine nakledilir. Daha disiplinli ve derin bilgilerle donatılır.
Bunları da başarır, Osmanlı inanç, ibadet, ahlâk, gelenek ve göreneklerine hiçbir tereddüt uyandırmayacak şekilde adapte olabilirse, padişah eşine ve annesine lâyık yeni bir isimle mükâfatlandırılır ve ondan sonra padişaha sunulur. Bu ismi padişahlar değil Valide Sultanlar verir. Çünkü Harem’in hâkimi Valide Sultandır ve padişah ondan müsaade almadan hareme uğrayamaz.
Haremdeki cariyeler hiçbir şekilde eski isimleriyle çağrılmazlar. Çoğunun eski ismi bilinmez bile. Hâlbuki dizideki Hürrem Sultan, sürekli “Aleksandra” olarak çağrılıyor.
Harem eğitiminin her kademesi sıkı sınavlarla doludur. Bu sınavlardan geçemeyenler saray hizmetlisi olarak ayrılır. Geçenlerin arasından en uygunları seçilip padişaha sunulur.
Devamı öbür güne bırakalım...

Yavuz Bahadıroğlu - Yeni Akit


Konular