Hürrem | Konular | Kitaplar

Kösem Sultan

Mahpeyker Kösem Sultan (Osmanlıca: كوسم سلطان; d. 1590 - ö. 2 Eylül 1651), Osmanlı İmparatorluğu tarihinin en güçlü kadın figürlerinden biri. Padişah I. Ahmed'in nikahlı eşi, kadınlar saltanatındaki nüfuzlu hasekilerin sonuncusu, IV. Murad ve İbrahim'in annesiydi.
Yaklaşık 30 yıl Valide Sultan olmuş, 20 yıl kadar da naip sıfatıyla Osmanlı Devleti'ni yönetmiştir. Osmanlı tarihinde iki oğlunu tahta çıkarıp akabinde de torununun saltanatını gören tek Osmanlı sultanıdır. Bunun yanında Osmanlı tarihinde ölümüyle de bir ilke imza atarak Osmanlı tarihinde katledilen tek valide sultan olma niteliğini taşımaktadır. Osmanlı hareminde kadın hakimiyetinin sembolü haline geldiği ve Haseki Hürrem Sultan'la başlayan, popüler kültürde ve bilimsel edebiyatta Kadınlar Saltanatı olarak adlandırılan dönemi zirveye ulaştırdığı kabul edilmektedir.
Kösem Sultan 1623 yılında Osmanlı devlet geleneğinde daha evvel hiç yaşanmamış bir şekilde saltanat naibi olarak devleti yönetmeye çalışmış, büyük ölçüde de başarılı olmuştur. Aldığı kararlar ve oğlu adına verdiği hükümlerle İmparatorluğu kasıp kavuran isyan yangınını söndürmeyi başarmıştır. Hürrem Sultan'ın Osmanlı'da kadına bakış noktasında ihdas ettiği akımı üst düzeye yükselterek Osmanlı tarihi içerisinde kadının erkini ve ataerkil idareye meydan okuma savaşını en iyi biçimde sergilemiştir. Siyaset ve yönetim tarihleri içerisinde kadından söz edilirken akla gelen en büyük isimlerden biri olmayı başarmıştır.[1] Kösem Sultan, Osmanlı tarihinin en güçlü ve en etkili valide sultanı olarak kabul edilir.
Kimliği
Hayatının ilk yıllarına, kökenine, nerede doğduğuna dair kaynaklarda bilgi yoktur ancak buna rağmen hakkında çeşitli rivayetler, söylentiler, iddialar vardır. Çeşitli kaynaklarda Rum, Bosnalı veya Çerkes asıllı olduğuna dair bilgiler vardır.Babasının Ortodoks bir papaz olduğu rivayet edilir.Genellikle Rum olduğu söylenir. Tarihçi Halil İnalcık'ta Rum asıllı olduğunu belirtir.
İlk yılları
Çocukluğu ailesinin yanında geçen Anastasya, babasının ölümünden sonra Bosna Beylerbeyi'nin sarayına girdi. Zamanla güzelliği ve zekası nedeniyle Bosna Beylerbeyi tarafından İstanbul'daki Osmanlı Saray'ındaki Darüssaade Ağası'na gönderilmiştir.
Saraya geldiği 1604 yılında Safiye Sultan Eski Saray'a gönderilmiş (9 Ocak 1604) ve Handan Sultan'ın haremdeki iktidarı başlamıştı.Çünkü kaidelere göre yeni Valide Sultan gelince eski Valide Sultan saraydan yollanırdı. Bu olay Kösem Sultan'ın üzerinde etki bırakmış ve yıllar sonra torunu tahta geçtiğinde Eski Saray'a gitmemiş ve haremde çıkan iki başlılık sonucu öldürülerek hayata veda etmiştir.
Saraya gelen Anastasya'nın Kösem ismini almasıyla ilgili iki rivayet vardır. Bunlardan ilki tüysüz bir yapıya sahip olmasıdır. Bu zayıf bir rivayettir. Diğer kuvvetli olan rivayet ise kendisinin sarayda diğer cariyelere kösemenlik ettiği, yani ''Emin, ne zaman ne yapacağını bilen, bir sürüye yol gösteren ve yönlendiren kişi veya kimse" olduğu için Kösem ismi verilmiştir.
Haseki Sultanlık Dönemi
Anastasya saraya girdiğinde Mahpeyker adını almıştır. Ancak zamanla diğer cariyelere de yol yordam gösterdiğinden kendisine Kösem ismi verilmiştir. I. Ahmed'in annesi Handan Valide Sultan tarafından seçilen Kösem padişaha sunulmuştur. Sultan Ahmed çocuk yaşta olduğundan yarı naip olarak Handan Sultan oğlu adına bizzat devleti yönetiyordu.Bu konuda Leslie Peirce, Handan Sultan'ın oğlu döneminde çok güçlü biri olduğunu ve tecrübesiz oğlu için zihinsel anlamda pek çok şeyi aşıladığını ve geri planda devleti yönettiğini varsaymaktadır.
Handan Valide Sultan oğluna çocuğu olması için birçok cariye gönderiyordu fakat oğlu cariyelere karşı ilgisizdi. İyi yürekli bir kadın olan Handan Sultan Şehzade Mustafa'nın da öldürülmesine engel olmuştur.[13] Kendisinin ölümünden sonra da 1612 yılına kadar bu konu kapalı kalmıştır. 1604 yılının Mart aylarında I. Ahmed ve kardeşi Şehzade Mustafa ölümcül bir rahatsızlık yaşamışlardır.[14] Hanedanın yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu bu hastalıktan padişah ve şehzade ancak Nisan aylarında kurtulabildiler. Bu nedenle Sultan Ahmed'in bir an evvel çocuk yapması gerektiği daha iyi anlaşıldı.
Kösem hareme girdiğinde kendisinden önce Mahfiruz isminde bir cariye Sultan Ahmed'in gözdesi olmuştu ve hamile kalmıştı. Yaklaşık 4 ay sonra Kösem'in de hamile kaldığı haberi yayılmıştır. 3 Kasım 1604'e gelindiğinde Mahfiruz Hatice Sultan ve I. Ahmed'in ilk şehzadesi olan Şehzade Osman'ı doğurarak Baş Haseki oldu.1605 yılının Mart ayında ise Kösem Sultan'dan Şehzade Mehmed doğdu. Böylece Kösem de Haseki Sultan oldu.
Sultan Ahmed dindar bir padişah olarak bilinir ve genel olarak bu dindarlığı kendisine annesi aşılamıştır. Bu dönemde Aziz Mahmud Hüdayi ile de tanışmış ve annesi ile ziyaretlerine gitmişlerdir. Validesinin vefatından sonra I. Ahmed ile ziyaretlere genellikle Kösem Sultan gitmiştir.
1605 yılına kadar haremi yöneten Valide Sultan'ın vefatı ile I. Ahmed oldukça müteessir olmuş ve bu ölüm önceki sakin yapısından daha çok şiddetli ve isyan edenlere karşı sert yaptırımlar uygulayan bir hükümdara dönüşmesine sebep olmuştur. Oğlu üzerinde oldukça etkili olan Handan Valide Sultan yaşadığı sürece Kösem'in yükselmesine imkan yoktu.Handan Valide Sultan'ın vefatından sonra annesi tarafından kendisine inanmaması için tamamen ikna edildiği Derviş Paşa'nın padişah üzerinde tesiri olmuş fakat onun da 1606 yılında idam edilerek öldürülmesi ile kendisini kısa zamanda kendini kabul ettirdiği küçük yaştaki padişah Kösem Sultan'ın etkisine girmiştir. Sultan Ahmed'in ilk eşi ise zamanla gözden düşmüştür.Hatta padişahın bir hasekisi ile Kösem Sultan'ın arasında 1607 yılında gerçekleşen ağır bir kavga olduğu da söylenir ve Ahmed'ın haberdar olunca her iki hasekisine de kızdığı belirtilir.
Sultan Ahmed'in nikahlı eşi olması
Mevcut Osmanlı kaynaklarının hiçbiri Sultan Ahmed'in Kösem'le evlendiğini yazmamaktadır. İstisnai durumlar hariç padişahlar eşleri ile nikah kıymıyorlardı. Yabancı kaynaklar ise çoğu zaman nikahtan bahsetmeyerek Kösem'i Ahmed'in eşi olarak alıp konuyu muallakta bırakmaktadır. Örneğin, 1609 yılında Venedik'li Elçi Bon, Ahmed'in üç kadından dört çocuğu olduğunu ancak hiçbiriyle nikahlanmadığını bildirmektedir. İngiltere'de Richard Knolles'un 1603'de basılan ve gayet başarılı bir şekilde Osmanlı Devleti tarihini anlatan "The Generall Historie of the Turks" adlı kitabının içeriğini 1621'e kadar genişleten Edward Grimestone ise Kösem'in, Ahmed'in eşi olduğunu yazmaktadır ama bunun nikahlı eşi anlamına gelip gelmediği tartışmalıdır.
Son yıllarda genç araştırmacı Özlem Kumrular Venedik Devlet Arşivi'nde yaptığı bir tarama araştırmada Sultan IV. Murad'in cülûsunu ilan eden ve üzerinde IV. Murad'ın tuğrası bulunan bir name ortaya çıkartmıştır. Bu namede yeni padişahın "valide-i kerimeleri Kösem Sultan"dan bahsederken Kösem'in "ki sabıkan merhum ve mağfurun-leh Sultan Ahmed'in gayetden mu'teber ü makbulesi olmağın onu nikah-ile tazimen tezevvüc edip"... Ahmed'in "muteber ü makbulesi" olduğu vurgulanmakta ve onu övmeye devam edilmektedir. Bu belge padişah I. Ahmet'in, hasekisi Kösem Sultan ile nikah yapıp evlendiğini açıkça göstermektedir. Özetle, Kösem Sultan da tıpkı seleflerinden olan Hürrem Sultan gibi zevcinin yasal eşi olma şerefine nail olmaya muvaffak olmuştur.
Haseki Sultanlık dönemindeki genel siyaseti
Tarihçilerin aktardıklarına göre, Kösem Sultan ilk başlarda huzurlu bir hayat sürmüş, tasavvufa meraklı olan I. Ahmed ile birlikte dergahlara gitmiş ve çocuklarıyla ilgilenmiştir. Dini tutumu kuvvetli olan I. Ahmed, çocuk yaşta tahta geçmesine rağmen babası gibi başkalarının etkisi altında kalmadığını kanıtlamak konusunda çok titizdi. Kösem Sultan bu nedenle I. Ahmed döneminde siyasi işlere fazla bulaşmamıştır.
1612 yılına gelindiğinde I. Ahmed'in dört oğlu olmuştur. Bu çocuklarının ismi Mehmed (1605), Selim (1611) ve Murad (1612) olarak belirlenmiştir.Şehzade Selim aynı yıl içinde ölmüştür. Şehzadesi çok olduğundan Sultan Ahmed kardeşini katlettirmek istemiş ancak devlet büyükleri akli dengesi bozuk olduğundan zararı olmaz fikrini padişaha kabul ettirerek bu ölüme engel olmuşlardır.Tabii ki burada Kösem Sultan'ın tahta Şehzade Osman'ın çıkıp öz oğlunu katlettirmesine engel olmak için I. Ahmed üzerinde bir etki oluşturmaya çalıştığı da söylenebilir.
I. Ahmed'in erkek çocuklarından 6 tanesini Kösem Sultan doğurmuştur. Bunlardan iki tanesi küçük yaşta vefat etmiştir. Bu nedenle saraydaki en nüfuzlu kadın da Kösem Sultan olmuştur. Mahfiruze Sultan'ın 1620 yılında genç yaşta ölümü de bunda etkili olmuştur.Bundan sonra Şehzade Osman'ı Kösem Sultan büyütmüştür.
Kösem Sultan gücünü arttırmak için kızları Ayşe, Gevherhan ve Fatma Sultan'ı, özellikle ilk kızı olan Ayşe Sultan'ı, güçlü olan paşalarla evlendirdi, böylece Divan-ı Humayun'da büyük bir nüfuza sahip oldu. Ayşe Sultan'ın henüz 6 yaşındayken 1611’da Veziriazam Nasuh Paşa ile nikâhı kıyıldı bir yıl sonra da düğünleri yapıldı. Ayşe Sultan, Nasuh Paşa'nın sarayına nakledildi; fakat zifaf, saray âdeti mucibince çocuğun bulûğa ermesine talik olunmuştu. Nasuh Paşa, zeki, muktedir ve devrin kapısı en zengin vezirlerindendi. Fatma Sultan'ı Kaptan-ı Derya Hasan Paşa ile, diğer kızı Gevherhan Sultan'ı ise Öküz Kara Mehmed Paşa ile küçük yaşlarda suri (göstermelik) olarak evlendirmiştir.
Daha Kuyucu Murad Paşa'nın sadareti zamanında, saraya bir mektup göndererek, eğer mührü hümayun kendisine tevdi edilirse padişaha kırk bin altın takdim edeceğini bildirmişti. Padişah, bu mektubu derhal Murad Paşa'ya yolladı. Murad Paşa da nadir bir pişkinlikle Nasuh Paşayı çağırtarak teklif ettiği parayı derhal tahsil eylemişti. Bu hâdiseden dolayı Padişah I. Ahmed, Nasuh Paşa hakkında hiçbir kötü düşünceye kapılmamış olmalı ki, Murad Paşa ölür ölmez onu sadarete getirdi. Arkasından Ayşe Sultan izdivacıyla taltif etti. Fakat, padişahların aşırı iltifatları daima tehlikeli olmuştur.
Nasuh Paşa'nın ikbali de ancak üç yıl sürdü. 18 Ekim 1614 günü, idam hükmünü infaza giden Bostancıbaşı, Sadrazamı Küçük Ayşe Sultan'la bir odada bulmuştu. Küçük Ayşe Sultan'ı kaldırıp pencerenin içine oturttular ve gözü önünde paşayı boğdular. Gerçi, Hazine gibi Ayşe Sultan da Rüstem Paşa'dan sonra Osmanlı tarihinin en zengin vezirlerinden sayılan Nasuh Paşa'nın bir kısım servetine tevarüs etmiş, fakat gözü önünde işlenen bu cinayet, hayatı için fena bir başlangıç olmuştu.Nasuh Paşa'nın idam edildiğinde sonra diğer kızı Gevherhan Sultan'la evli olan Öküz Mehmed Paşa veziriazam makama getirildi.
Üvey oğlu ile ilişkisi
Osman küçükken Kösem ile araba gezintilerine çıkardı ; bu gezintilerde yol kenarında duranlara para atarak kendini göstermeyi severdi.Daha sonra Ahmed,oğluyla hasekisi arasındaki bu ilişkiye müdahale etti; elçi Valier 1616'da padişahın Kösem ile Osman'ın görüşmesini yasakladığını bildirmişti.Belki de gerekçesi Valier'in de yorumladığı gibi ,Kösem'in oğullarının geleceği hakkında iyi bilinen planlarının şehzadelerin güvenliğini tehlikeye sokması korkusuydu.Bir diğer olası sebep de artık ergenlik çağına gelen bir şehzadenin namahrem bir kadının yanında olmasının uygunsuz düştüğü yargısıydı.Yine de Ahmed'in ölümünden sonra ilişki yeniden devam etti.1619'da Osman,padişah olarak Kösem'i eski sarayda üç günlük bir ziyafetle onurlandırdı.
Ekber ve Erşed Sistemi'nin getirilmesindeki etkisi
Kösem,Osmanlı hanedan tarihinde ekberiyete geçişin mümkün hale geldiği dönüm noktasında,son derece nüfuzlu bir hasekiydi.Eğer Ahmed veliaht sahibi olduktan sonra,gelenek gereği kardeşi Mustafa'yı idam etmiş olsaydı,yerine en büyük oğlu Osman geçecekti.Hükümdarlığın babadan oğula geçme usulü böyle gerektiriyordu.Muhtemelen yeni padişah da erkek çocuk sahibi olur olmaz Kösem'in oğulları Murad,Kasım ve İbrahim de dahil bütün kardeşlerini idam ettirecekti.1612'de Venedik elçisi Simon Contarini,Kösem'in Osmanlı hanedanının geleneğine ters bile olsa kardeşine zarar vermemesi gerektiğini savunarak,Ahmed'i Mustafa'nın canını bağışlamaya ikna ettiğini bildirmişti.Contarini'ye göre burada Kösem'i harekete geçiren şey "şimdi kendisinin bir kardeşe gösterdiği bu merhametin ileride ilk doğan şehzadenin kardeşi olan kendi oğlu için de gösterebileceği "ydi.
Haseki Sultanlık dönemi hakkında elçi raporları1612'de Venedik elçisi Simon Contarini Kösem'i "güzel kurnaz " ayrıca "birçok yetenekleri olan,mükemmel şarkı söyleyen,bu nedenle de hükümdar tarafından çok sevilen " bir kadın olarak tasvir eder.[10]
• Elçi Guistinian'a göre Kösem saraya çok küçükken getirilmiş,burada büyümüş,çok güzel ve erdemli bir kız olmuş ve Ahmed'e sunulmuştur.İyilik ve zarafeti sağ duyuyla birleştirerek sultanın gönlünü kazanmıştır.Büyük meselelerde de onun yoldaşı olmuş ve kendisine danışılmıştır.
• 1616'da İstanbul'a gelen elçi Cristofora Valier Kösem'in Ahmed üzerindeki etkisini dile getirirken, "Sultanın kalbinin mutlak sahibidir,kendisinden asla hiçbir şey esirgenmez " der.
• O dönemde sarayın yakınlarından haber alan Sapiencia Kösem'in eşi Ahmed tarafından çok sevildiğini,Ahmed'in kendisine çok iyi davrandığını ve hiçbir Türk'ün eşini asla o denli sevmediğinin söylendiğini yazıyordu.
• O dönemde İstanbul'a gelen İngiliz gezgin Sandys adını "Casek Cadoun " olarak kaydettiği Kösem'in güzelliğine büyüyü de eklediğinin söylendiğini belirtir.İddiasına göre Ahmed'i bu şekilde etkilemiştir.Sultanın Kösem'i "ihtiraslı " bir şekilde sevdiğini iddia eder.Bunda da büyünün etkisi olduğunun altını çizer. "Hem zarif,hem de utangaç bir tabiatı var " şeklinde de Kösem'i karakteristik olarak tasvir eder.
• Contarini,Kösem'in erken dönemde Ahmed ile siyaset konuşmamasının nedeni ile ilgili, "Çok akıllı davranarak padişahla ciddi konular ve devlet meseleleri üzerine çok sık konuşmaktan geri durduğunu "söyler.Kösem'in Ahmed'in saltanatı süresince devlet işlerini gözlemleme imkanı olsa da böyle bir hırsı olmadığını gösterecek kadar kurnaz davranması ve kadınların devlet işlerine karışmasını asla istemeyen bir padişahı ürkütmeyerek en akıllıca olan siyaseti uygulaması da siyasi zekasını göstermesi bakımından büyük önem arz etmektedir zira Sultan Ahmed, babaannesi Safiye Sultan'ın tahakkümü altında kalmış olan babasına benzememek hususunda çok titiz ve sertti.
• Kösem ile Ahmed arasında erken dönemde siyaset konuşulmasa da Kösem'in hasekiliğinin son dönemlerinde Ahmed ile siyasi meseleler hakkında konuşmaya başladığı aşikardır.Zira 1616'da Cristofora Valier,Kösem'in padişah üzerindeki etkisi sebebiyle İstanbul'da sahip olunabilecek en değerli müttefik olduğunu belirtiyor,onun iltifatlarının ve Venedik'in itibarına yaptığı katkıların gereğince ödüllendirilmesini tavsiye ediyordu.
• 1612'de Venedik Elçisi Contarini Kösem'in canını sıkan bir kadını padişahın dövdürdüğünü bildirmişti.
I. Ahmed'in ölümü ve Eski Saray Dönemi
22 Kasım 1617'de Sultan I. Ahmed vefat etti. Cenazesi Sultanahmed Camii yanındaki türbesine defnedildi. Padişahın genç yaşta vefatı ile tahta kimin çıkacağı da tartışma konusu olmuştur. Taht için namzet isimler Şehzade Mustafa ve Şehzade Osman'dı. Fakat kaideler gereği bir padişah vefat ettiğinde oğullarından birinin tahta geçmesi uygundu. Fakat devlet erkânı tahta daha büyük yaşta olan Şehzade Mustafa'nın geçmesini uygun buldu. Evladının ölmemesini isteyen Kösem Sultan ise bu işe destek vermek için altınlar saçtırdı ve I. Mustafa'nın tahta geçmesi için tüm imkanlarını kullandı.Zaten hanedanın en kıdemli erkek üyesi olması bakımından, I. Mustafa'nın tahta çıkarılması I. Ahmed döneminde kabul edilen taht veraset kaidelerine uymakta idi. Devlette söz sahibi olanlar bu kaideyi uygulayıp Mustafa'yı tahta geçirmeyi kabul ettiler. Halbuki I. Ahmed'in en büyük şehzadesi Osman gayet iyi eğitim almıştı. Buna ek olarak haremde yaşayanları gayet iyi tanıyan Darüsaade Ağası Mustafa Ağa'nın Mustafa'nın akıl dengesinin yerinde olmadığına devlet ricalini uyarmıştı.
Sultan Ahmed'in oğullarından en büyük şehzade Osman daha 13 yaşında idi; ama I. Ahmet tahta çıktığında 14 yaşında idi. I. Mustafa devlet meseleleri ile ilgilenmediğini ifade ederek saltanatı kabul etmediyse de bu hal, devlet erkânı tarafından göz önüne alınmadı. Kösem Sultan eşi vefat ettiğinden ikbalden düştü ve Safiye Sultan'ın yanına Eski Saray'a yollandı. I. Mustafa deli bir padişah olduğundan bir süre sonra devlet içerisinde kabul görmemeye başladı. Yazılıp gönderilen emirler bile başkası tarafından yazıldığı anlaşılacak şekilde oluyordu. Eğitimi de eksik olan padişah I. Mustafa devlet işleri ile de ilgilenmeyince tahttan hâl edildi. Nitekim tahta çıktıktan 96 gün sonra 26 Şubat 1618 günü tahttan indirildi, yerine Kösem Sultan'ın kocasının başka bir kadından olma oğlu II. Osman geçti.Fakat II. Osman yaşı çok genç olmakla birlikte Kösem Sultan'ın devlet işlerine çok karışmasından rahatsız oldu. Bu yüzden Kösem Sultan'ı Eski Saray'da siyasetten uzak tutmaya çalışmıştır. Ancak kendisini büyüten Kösem Sultan'ı da ihmal etmemiş ve daima saygı duymuştur. Örneğin, Genç Osman Kösem Sultan'ı Eski Saray'da üç gün ziyaret etmişti.
Genç Osman, iktidarının üçüncü yılında Lehistan seferine çıkarken, kendisinin yokluğunda herhangi bir oldu-bitti olasılığını engellemek için, altı kardeşinden en büyüğü olan Şehzade Mehmed’i yaklaşık 16 yaşında iken boğdurttu.En büyük şehzadesi olan Şehzade Mehmet'in II. Osman tarafından idam ettirilmesinden sonra Kösem Sultan genç padişaha düşman olmuştur. Tahttan indirilen I. Mustafa'nın annesi Halime Valide Sultan oldukça hırslı bir kadındı ve Kösem Sultan zamanında oğlunun öldürülmesine engel olduğundan iyi anlaşıyordu.İkisi de Eski Saray'da bulunduklarından iletişimleri oldukça iyiydi.
Halime Sultan oğlu Mustafa'yı tahta çıkarabilmek için damadı Kara Davut Paşa ile ittifak kurmuştu. Hotin Savaşı'ından istediği sonucu alamadan dönen II. Osman ise Anadolu'ya geçerek Mısır Ordusu'na benzer bir ordu kurmanın hayaliyle yaşıyordu. Bunun için tek çıkar yolun hacca gitmek olduğunu düşünen padişah bu sırrı iyi saklayamayınca birçok kişiye gün doğdu. Padişah otağının Üsküdar'a kurulacağı günden bir gün önce, yeniçeriler Süleymaniye'de toplandılar. Ayaklanan yeniçeriler saraya girip bazı devlet adamlarını öldürdüler.
Yeniçeri ve sipahileri ikna etmek isteyen Sultan Genç Osman, yeniçeri ağalarını merhamete getirmeye çalıştı. Ancak bunda başarılı olamadı. Nihayet yenilik taraftarı olmayanların tahrikleri neticesinde isyan eden yeniçerilerin 19 Mayıs 1622’de II. Osman’ı tahttan indirmeleri, Sultan Mustafa’nın yeniden ikinci defa tahta çıkmasına yol açtı. Çıkan isyanda Genç Osman Yedikule Zindanları'nda boğduruldu ve burnu ile kulağı koparılarak öldürüldüğüne inanması için Halime Sultan'a getirildi. Asiler tekrar Şehzade Mustafa'yı tahta çıkardılar.
II. Osman'ın öldürülmesi nedeniyle Anadolu'da ayaklanmalar çıkmıştı. Tımarlı sipahiler, İstanbul'daki kapı kulları aleyhine eyleme geçmişlerdi. Bunlar asi yeniçerileri ve kapıkulu sipahilerini kaygılandırmaya başladı ve aklanmak için çeşitli taşkınlıklarda bulunmaya başladılar. 31 Aralık 1622'de sipahiler II. Osman'ın kan davası ile ayaklandılar. Ocak ayının ilk haftası boyunca Divanhane önüne gelip gürültülü eylemlerde bulunup II. Osman katillerinin cezalandırılmasını istediler.
Kara Davut Paşa, II. Osman'ın katlinde rol oynamış olan diğer yakalananlardan vezir Derviş Paşa, Kalender Uğrusu ve Meydan Bey 8 Ocak'ta idam edildiler.[5][7]
I. Mustafa, Kara Davut Paşa’yı azlettirip öldürttü ise de isyanlar durmadı. İstanbul’daki karışıklıklar ve Anadolu’da meydana gelen isyanlar, Osmanlı Devleti’nin başında devlet işlerinden anlayan ve bunu yapmak isteyen bir padişahın bulunmasını gerekli kılıyordu. Sultan I. Mustafa, akıl sağlığı bozuk olduğu için hiçbir kadını yatağına yaklaştırmamış ve çocuğu da olmamıştır. I. Mustafa 1.5 yıl daha hüküm sürdükten sonra akıl sağlığı bozuk olduğu için 10 Eylül 1623 tarihinde şeyhülislam Zekeriyazade Yahya Efendi'ın fetvası ile akli dengesi yerinde olmayan kişinin halife olamayacağı gerekçesi ile tekrar tahttan indirildi.
Mustafa'nın da tekrar tahttan indirilmesi üzerine Şeyhülislâm Yahya Efendi ve devlet erkânı, I. Mustafa’nın yerine nihayet kendi oğlu IV. Murad'ın geçmesi konusunda karara vardı. Kösem Sultan Valide Sultan olarak Eski Saray'dan Topkapı Sarayı’na yerleşti. IV. Murad tahta çıktığında sadece 11 yaşındaydı ve Kösem Sultan artık oğlu adına devleti büyük ölçüde yönetmeye başladı. Kösem Sultan’ın saltanatı, IV. Murad’ın idareyi tam olarak ele almasına kadar sürmüştür.
Saltanatı
Yeniçeriler, üst üste aldıkları cülus bahşişi münasebetiyle Sultan IV. Murad'ın taht-i saltanata iclasında bahşiş istemeye¬ceklerine dair söz verdikleri halde, az bir müddet sonra «cü¬lus isterük» diye ısrar ettiler. İki milyon Osmanlı altını bulan meblağ saraydaki altın tabakalar ve tepsiler eritilerek karşı¬landı. Sadrazam Kemankeş Ali Paşa, Şeyhülislâm Yahya Efendi'yi görevinden azlettirdi. Yeni gelen zât, Genç Osman'ın kayınpederi, Şeyhülislâmoğlu Şeyhü¬lislâm Esad Efendi idi.
IV. Murad'daki Valide Sultanlık Dönemi
IV. Murat tahta geçtikten sonra hızlı bir eğitime tabi tutuldu. Kösem Sultan, oğulları ve torunu dönemlerinde ise, otuz yıla yakın devletin fiili ve idari gücünü bizzat elinde bulundurmuş ve oynadığı siyasi satrançlar ile imparatorluk üzerinde iktidar sahibi olmak isteyen devlet adamlarını bertaraf etmiştir.Genç padişah ise kendisine eğitime olumlu tepkiler verecek ve ileride sahip olduğu entelektüel bir birikimle kendinden söz ettirecektir. Bu süre içerisinde padişah adına annesi Kösem Sultan "saltanat naibesi" adıyla devleti yönetmek zorunda kaldı. Padişah adına devleti annesinin yönetecek olması Osmanlı tarihinde bir ilktir. Bu süre içinde imparatorluk anarşiye ve büyük iç karışıklıklara sürüklendi. IV. Murad tahta geçmeden önceki son altı yılda üç kez culus bahşişi de verildiğinden hazine neredeyse tamamen boşalmıştı.
Kösem Sultan akıllı hamleler yaparak birçok devlet adamını değiştirmiş ve bir kişinin devlet üzerine hakim olmasını önlemiştir. Kösem Sultan Anadolu'daki isyanları bastırmak için birçok girişimde bulunmuş ve en dikkat çekici olan Abaza Mehmet Paşa isyanı son bulmuştur. Kendisi anarşi döneminde ülkeyi toparlama konusunda yoğun bir çaba sarf etti. Kösem Sultan, yaklaşık 10 yıllık saltanatı boyunca 8 veziriazam, 9 defterdar değiştirmiştir.
Safeviler, Irak'ı ele geçirdi, Bağdat başta olmak üzere birçok yerde sünniler kılıçtan geçirildi. Safevi orduları Mardin'e kadar ilerledi. Ortadoğu'daki sünni - şii dengesi bozuldu. Kırım, Yemen, Lübnan ve Mısır'da ciddi isyanlar çıktı. Abaza Mehmet Paşa, Doğu Anadolu'da iki kez isyan çıkardı. Askerlere verilen maaşlar arttırılırken, vergi sistemi bozulduğundan gelirlerde azalma görüldü. Kuzey Anadolu'da işlevsizleşen Tımar Sistemi ve buna bağlı artan yolsuzlukları öne süren halk isyan başlattı.
Safevilere karşı yürüttüğü seferde başarısız olan Sadrazam Hüsrev Paşa'nın azli üzerine 1632 yılında Yeniçeriler sarayı basarak sadrazam ile 17 devlet yöneticisinin kellesini istedi. Yeni Sadrazam Hafız Paşa yeniçerilerce öldürdü, birçok devlet adamının evi yağmalandı. İkinci bir isyana kalkışarak padişaha güvenmediklerini söyleyen yeniçeriler, ileride padişah olacak şehzadelerin hayatlarından şüphe ettiklerini, sağ olduklarının bir ispatı olarak şehzadelerin kendilerine gösterilmesini hatta bazı şehzadelerin Yeniçeri Ocağında kendi himayelerinde kalması gerektiğini söylemişlerdir. Padişah, şeyhülislam ve veziriazamın kefil olması ile yeniçerileri bu isteklerinden vazgeçirmiştir. Asilerin ayak divanına çıkartıp yaptıkları pazarlıklarla genç padişahı zor durumda bırakması, acizliği, yaşı itibariyle sürekli küçümsenmesi ve annesinin himayesinde kaldığı düşüncesi onun ilerde sert bir mizaca bürünmesine neden olmuştur.
Bunun yanında Kösem Sultan muhtaçlar için aşevleri açtı, hayır kurumları yaptırdı, borçları yüzünden hapishaneye düşmüş olan mahkûmların borçlarını ödeyerek onları hapisten kurtardı ve fakir kızların çeyizlerini düzerek onları evlendirdi. Bu icraatleri ilk döneminde toplum ve bürokrasi çevrelerinde takdir görmüştür.
Zamanla Sultan IV. Murad olgunlaşarak annesinin faaliyetlerini bir ölçüde engellemeye başladı. Ne var ki; çocukluğundan beri annesinin telkinleri etkisinde kalan IV. Murad, çoğu zaman annesinin fikirlerini önemsemeye devam etti. IV. Murat kendini yeterince güçlü ve idareyi ele alacak kabiliyet ve tecrübede hissedince Yeniçeriler'i merasim için Sultan Ahmet Meydanı'nda topladığı, beklemekten canı sıkılan bir yeniçeri subayının disiplinsiz bir şekilde, padişah geçerken yaşı ile alaya varan sözler sarfetmesi üzerine kılıcı ile tek hamlede hem yeniçeriyi hem de atını ikiye böldüğü anlatılır. Bu olaydan sonra hemen Yeniçeri Ocağı'nda düzenlemeye gitmiş ve ocak içerisindeki kimi subayları halletmiş, kimine de boyun eğdirmiştir.
Yeniçeriler Kösem Sultan'ın kızı Ayşe Sultan'ın kocası Hafız Ahmed Paşa'yı öldürdüğünde ve padişaha zorla sadrazamlığa getirten Kösem Sultan'ın diğer kızı Gevherhan Sultan'ın kocası Topal Recep Paşa üstüne, IV. Murad ilk Hüsrev Paşa'nın kellesine aldı ve daha sonra Recep Paşa'y 18 Mayıs 1632 senesinde idam etti, böylece mutlak saltanatı gösterdi.
Sadrazam Topal Recep paşa daima zorbalardan bir kaç ki¬şiyi yanına alarak Dîvan'a gelirdi. Son ihtilalden iki ay kadar sonra bir gün Dîvan'a mutadı veçhile yanındaki zorbalarla gelen sadrazam onları dış kapıda bırakıp padişahın huzuruna varıp etek öpmeğe durduğunda 4. Murad birdenbire parladı: «Gel bre Toplazorbabaşı.» Recep paşa şaşırdı, ve aman padi¬şahım biz sadece sizin kulunuzuz, bütün gayretimiz hizmeti¬nizde olmaktır diye dil dökmeye başlayınca «Bre abdest al» hitabı Recep paşanın dilinin tutulmasına, ayaklarının tutma¬masına yerlerde sürünmesine sebeb oldu. Padişah «Tiz kafa¬sını kesin» dediğinde cellat orda hazır olmadığı için bostancı¬lar hemen kement atarak Damad Topal Recep paşanın hayat defterini dürüverdiler ve cesedini kapı önünde paşalarını bekleyen zorbaların önüne attılar. Zorbalar paşalarının cese¬dini önlerine görünce derhal savuştular. Çünkü artık devletin sahibi ayağa kalmış, bütün gücünü göstermeye başlamıştı.
Tabanı Yassı Mehmed paşa sadrazam yapılmış ve padişa¬ha çok bağlı bir zat olan paşa Mısır valiliğinden emekliye ay¬rılmıştı. Çok dürüst bir zat olan paşa Hicri 1041, Milâdi 1631 yılında geldiği bu makamı beş yıla yakın bir zaman muhafa¬za etmiş ve padişahın en büyük yardımcısı olmuştur.
Kösem Sultan oğlu IV. Murad için kızlar yetiştirdi, bunların ilki 1612'da doğan Şemsperi Haseki, Kösem Sultan'ın kızı Ayşe Sultan'ın nedimesiydi ve özel olarak yetiştirildi. Sultan IV. Murat padişah olunca Kösem tarafından hükümdara hediye edildi. Daha sonra 1616'da doğan Sanevber Haseki'ye oğluna hediye etti. Henüz 3 yaşındayken kaçırılmış olan Esma Haseki Sultan konakta büyümüştür. Sonra Kösem Sultan tarafından saraya getirildi.
Arnavut, Asilzade ve Jonima ailesinden olan bir kız IV. Murad'ın en çok sevdiği haseki olmayı ve şehzadeler doğurma başardı. 1614 yılında Hasan Bey'dan olma Ayşe Haseki Sultan Kösem Sultan'ın iktidarının son senelerinde oğlu IV. Murad ile, Edirne Saray'ında evlenmiştir ve gelini oldu. Bu evliliğe Kösem Sultan şiddetle karşı çıktığı söyleniyor. Izdivaç Mayıs 1630 tarihınde gerçekleştırmış, nikah Edirne Saray'ında kıyıldı. Bu Haseki Sultan 1633'da İsmihan Kaya Sultan dünyaya getirdi. Ayşe Haseki Sultan doğurduğu şehzadeler daha büyüyemeden küçük yaşlarda hastalıklardan vefat etmişlerdir. Bu yüzden adı tarihte pek duyulmaz.
Mahfiruz Sultan'dan doğma Şehzade Bayezid annesi ve teyzesi Şahincan Hatun'un bütün itirazlarına rağmen Sultan IV. Murad ile çok iyi anlaşırdı ve beraber şehirde gezmelere çıkarlardı.
Annesinin genç yaşta ölümü ile anne-baba bir kardeşi olan Şehzade Süleyman teyzesi Şahincan tarafından büyütüldü. Şehzade Bayezid'e göre Şehzade Süleyman'in arası Kösem'in çocuklarıyla kötüydü. Şehzade Bayezid ve Şehzade Süleyman'ın teyzeleri sürgüne gönderildikten sonra Kösem Sultan'ın eline düştüler ve onun isteği üzerine Sultan IV. Murad'ın emri ile Revan Sefer'ine çıkarkan ibrişim kemendiyle boğduruldular. I. Mustafa'nın ölümünden sonra Osmanlı Hanedan'ının soyu sadece Kösem Sultan'ın oğullarından devam edecekti.
Kösem Sultan, oğlu Şehzade Kasım’ın 1638'de Bağdat seferi arefesinde tıpkı ilk şehzadesi Mehmet gibi [30], IV. Murad tarafından katledilmesine engel olamadı; ancak İbrahim’in katline onun saltanat yükünü kaldıramayacak kadar aciz olduğunu ileri sürerek mani olabildi. Padişahın genç yaşta ölümü üzerine tahta Kösem Sultan'ın diğer oğlu İbrahim çıktı ve Kösem Sultan ikinci bir oğlunu tahta çıkarmaya muvaffak olarak valide sultanlığa ve saltanat naipliğine devam etti.
I. İbrahim'de Dönemindeki Valide Sultanlığı
İbrahim şehzadeliği döneminde sürekli öldürülme korkusu yaşadığı için psikolojisi bozuktu ve bu durum Osmanlı’da yönetim boşluğu doğurmuştur. Başkentte yeni çekişmeler baş göstermişti: Kapıkulu askerleri, ulemalar, vezirler ve saray erkânı iktidarda daha fazla nasıl söz sahibi olabileceklerinin ince hesaplarını yapmaya başlamışlardı. Otorite boşluğu bu tür çekişmelere neden olduğundan; öteden beri yönetmeye hevesli olan Kösem Sultan harekete geçerek; bir kukla padişah olarak öne çıkardığı oğlu İbrahim döneminde yeniden devlet işlerinde aktif görev üstlenmiştir.
İbrahim tahta çıktığında Osmanlı Hanedanı büyük bir krizle daha karşılaştı. İbrahim hanedanın tek erkek varisi durumundaydı ve acil bir şekilde hanedanın devamını sağlama zorunluluğu vardı. Oysa İbrahim bir ölçüde dengesiz görünüyor ve kadınlarla olan ilişkilere ilgi duymuyordu. Osmanlı hanedanının devamını sağlama görevi büyük ölçüde Kösem Sultan'a düştü. Anne Kösem Sultan, zihninden ve tecrübesizliğinden üzüntü duyduğu oğlunu hem avutabilmek ve hem de Osmanlı hanedanının devamı için oğluna yeni cariyeler takdim etti. Saraya doluşan hasekiler ve cariyeler hazineye büyük yük getirmiş, saraydaki kadınlar arasında da şiddetli nüfuz çatışmaları baş göstermiştir. İbrahim'in hem ruhsal sorunlarına çare bulmak hem de erkek evlat sahibi olması için ülkenin dört bir tarafından üfürükçüler, cinci hocalar davet edildi. Bu üfürükçülerin en ünlüsü Cinci Hoca lakabıyla tanınan Safranbolulu Karabaşzade Hüseyin Efendi'ydi.
İbrahim'in tahta çıkmasından 2 yıl sonra Şehzade Mehmed, Şehzade Süleyman ve Şehzade Ahmed dünyaya geldi. En nihayetinde hanedanın devamı sağlanmış oldu. Kösem Sultan buna karşılık olarak Hüseyin Efendi'ye Safranbolu da daha sonra cinci hanı olarak anılacak hanın yapım masraflarını karşılayacak para verdirmiştir. Hatta Cinci hoca o kadar güçlendi ki Cinci Hoca'nın öldürülmesinden sonra hazineye aktarılan paralar askere cülus olarak dağıtıldı ve bu paralar halk arasında 'cinci hoca akçesi' diye anılır oldu.
Ukraynalı veya Rus bir köylü kızı olan Nadya'yi Tatar esircilerce çalındığından sonra Kör Süleyman Paşa'ya satıldı ve Paşa onu Kösem Sultan'a hediye ettiği. Haremde yetişen Nadya, Turhan Hatice ismi alimiştir, Sultan İbrahim’e sunulan ilk câriye oldu ve on beş yaşlarında 2 Ocak 1642’de IV. Mehmed’i dünyaya getirince Haseki sultan unvanını aldı. Şehzadenin doğumu Osmanlı sülâlesinin kesilme tehlikesini ortadan kaldırdığı için büyük coşkuyla kutlandı. Sarayda eğitimiyle özel olarak Kösem Sultan kızı Atike Sultan görevlendirildi.Ayrica Atike Sultan Kösem Sultan'ın torunu Mehmed mürebbiyelik yâni terbiye ve yetişmesinde yardımları olmuştur.
Sultan I. Ibrahim Han'ın birçok kadınları ve ikballeri vardi. Bu yüzden de Turhan Sultan'ın Harem'de çok kadın düşmanları vardı. Bunlarin ilki Gürcü cariyesi Zafire Hatun'dir. 1641 yılında Giray Han tarafından Osmanlı sarayına harem'e gönderildi. Kızlarağası Sünbül Ağa’nın himayesi altına alındığı ve sonra bir erkek evlâd ile doğum yapti. Bu nahoş olay üzerine Şehzade Mehmed'ın anası Haseki Turhan Sultan ile bir kıskançlık kavga başladı. Bir gün Turhan Sultan iftariyelikteki havuzun başında Sultan İbrahim'in sağ göğsünea Zafire'yle muhabbet ve cariyenin beş yaşındaki oğlu Osman'la eğlenirken görmüş ve hemen hemen aynı yaştakı şehzadesi Mehmed'i havuzun diğer kenarında taş üstünde tek başına oyalanmasına dayanamamış ve Sultan İbrahim' e gelip "bir cariye sevecekseniz eşiniz olan bendeniz, evlat sevecekseniz şehzadeniz olan Mehmet'i sevin!" demiştir. Sultan İbrahim yine bir sinir krizine kapılıp Şehzade Mehmet'i tuttuğu gibi havuzun içine atmıştır.
Oradaki hasodalılardan bir genç havuza atlayıp Şehzade Mehmet'i kurtarmıştır. Ama o sırada alnını havuz içindeki fıskiyeye vurduğundan o günün hatırası olarak o yarayı hep taşıyacaktır. O sırada Valide Kösem Sultan tüm olanları görmüş ve kendisini fark eden Sultan İbrahim çıldırmış gibi hareme kaçtıktan sonra Zafire'nin yanına gelen Kösem Sultan Zafire'nin saçlarını eline dolayıp hakaret ettikten sonra her şeyden habersiz Sümbül Ağa ile beraber sonbahar'da Mısır'a sürgün etmiştir.
Vaktiyle Valide Sultan olan Kösem Sultan kul cinsinden geldiği için asilzade olan gelinlerini pek sevmezdi. Bu sebeptende onlara türlü cefa çektirmekten pek zevk alırdı. Sultan İbrahim'in asil soyundan gelme zevceleri: Saliha Dilaşub Sultan, Hatice Muazzez Sultan, Ayşe Sultan, Mahienver Sultan ve Saçbağlı Sultan hakkında muhtelif dedikodular saçmaktan kendini alamıyordu. Lakin İbrahim'in bu nisvandan pek hoşnut olduğu için onları yegane lafları ile tenkid edebiliyordu. Zira İbrahim haremini, akli dengesi pek yerinde olmamasına rağmen daimi suretle savunuyordu. Validesi de oğlunun devlet işinden elini çektiği müddetce haremine karışmıyordu. Fakat pek akıllı ve kurnaz olan padişah zevcesi Saçbağlı Sultan, damarlarında taşıdığı asil kanın verdiği gurur ile Kösem'e başını eğmek istemiyordu. Neden bu sebeptende Hazinedar makamında bulunan amcazadesi Şekerpare Hatun ile kocasına muhtelif fikirler verip kindar validesinin pençesinden kurtulmasını istiyorlardı.
Esas adı Şehsuvar olan Şekerpare Hatun'un amcazadesi Leyla Saçbağlı Sultın'ın aklına girip bir merasim esnasında Kösem Sultan'a dikbaşlık etmesini sağlamıştı. Bütün Hasekiler kayınvalidelerinin eteğini öperken, Saçbağı'na sıra geldiğinde bu yekten Ne içün haşmetlü efendimize, hükmünü layık görmeyen bir Valide'ye boyun eğeyim demişti. Bu hadiseye mukabil Saray'da bir kıyamettir koptu. Zaten pek vakit geçmeden Sultan İbrahim de canından oldu. Muhtemelen gelini'nin dikbaşlığını saltanatının sallatında bulunduğuna hükmeden Kösem de oğlunu bütün bütün gözünden çıkarmıştı. Kösem oğlunun tek başına hakim olma heveslerinin kabardığını hissettiği vakit de gözünü kırpmadan İbrahim'i tahttan indirtip katledilmesine göz yummuştur.
Kösem Sultan’ın IV. Murad’ın kızı Kaya Sultan’ı Silâhdar Mustafa Paşa ile evlendirmek istemesi, Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa ile arasının açılmasına sebep oldu. Çünkü Kara Mustafa Paşa, Silâhdar Mustafa Paşa’yı rakip olarak görüyordu. Kemankeş’in hazinede yapmak istediği ıslahat bazı şikâyetlere yol açmış ve kendisine yeni düşmanlar kazandırmıştı. Sadrazamın yıpranması Kösem Sultan’ın işine geliyordu. Kemankeş’in sonunu hazırlayan bu hadiselerden sonra Sultan İbrâhim’de samur ve amber merakı başladı. Kösem Sultan bu yüzden İbrâhim’in musahibesi Şekerpâre Hatun’u saraydan çıkarmak için büyük gayret sarfetti.
Kemankeş Mustafa Paşa bu dönemde de kendine rakip olan diğer devlet adamları ile uğraşmaya başlamıştır. Bunlar Sultan İbrahim'in silâhdarı olan "Yusuf Paşa" ile meşhur Cinci Hoca Hüseyin'dir. Kemankeş Kara Mustafa Paşa gerek bu iki rakibinin ve gerekse asabi ve rasyonel olmayan Sultan İbrahim'in her işe karışmasından dolayı iki defa vezir-i âzamlıktan istifa etmiştir ama bu istifalar kabul edilmemiştir. Rakiplerini saf dışı bırakmak için bu sefer kapıkulu askerini isyana teşvik etmiştir. Bu isyan teşviki gerçeği Sultan İbrahim'e yetişince padişah Kemankeş Kara Mustafa Paşa'yı 31 Ocak 1644 sadrazamlıktan azletmiş ve idam edilmesini emretmiştir. İdam edildiğinde 50 yaşlarındaydı. İki padişah döneminde yaptığı sedareti 5 yıl 1 ay sürmüştür.[32] Kösem Sultan için İbrâhim’in saltanatı pek tatmin edici geçmemişti. Zira vâlide sultanlık yetkilerini istediği gibi kullanamamış, Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın idamıyla, başlayan saraydaki huzursuzluklar yüzünden zaman zaman endişeli günler geçirmişti.
I. Ibrahim'ın son yılında sekizci Hasekisi Hüma Şah Sultan'la nikâh kıydı ve Aralık 1647'te evlendi, bundan sonra Kösem Sultan gözden düşmüş, I. Ibrahim kiz kardeşlerinden Ayşe Sultan, Fatma Sultan ile Hanzade Sultan ve yeğeni İsmihan Kaya Sultan'ın malina mülküne el koydu ve Hüma Şah Sultan'a hediye etti.
Sultan İbrahim savruk harcamaları tamamen mücevher işli yeni bir saltanat kayığı yaptırması isteği ile daha da arttı. Bunun için esnaftan, ulemadan, ocak ağalarından ve devlet ricalinden ek vergiler istenildi ve buna muhalefet edecek olanların cezalandırılacakları duyuruldu. Kösem Sultan, bunun bir patlamaya yol açacabileceğine dair Sultan İbrahim'i uyarmak istemesi dolayısıyla saraydan atılarak İskender Bahçesi'ne sürgün edildi. Sadrazam Tezkereci Ahmet Paşa ise kendi savruk haracamalarına devam etmekte ve oğlunun düğünü için yaptığı eğlentiler ve ve harcamalar hakkındaki haberler şehirde herkese yayılmakta idi.
7 Ağustos 1648'de ulema Fatih'de ve (başlarında yeniçeri ağası) kapıkulu ocakları ağaları Etmeydanında Orta Camii'de toplandılar. Sultan İbrahim'in sefahatine ve koyduğu samur ve amber vergisine karşı olarak bir ayaklanma üzerinde anlaştılar. Sabahleyin silahlanmış kapıkulu askerleri Fatih Camii avlusuna geldiler. Bunu haber alan sadrazam Tezkerci Ahmet Paşa korkup saklandı. O zaman başdefterdar olan Sofu Mehmed Paşa Fatih Camii'ine çağrıldı ve burada isyancıların liderleri olan ocak ağaları ve ulema liderleri tarafından geniş tecrübesi nedeniyle kendisinin sedarete getirildiği ilan edildi.
O zamana kadar sadrazam olan Tezkereci Ahmet Paşa saklandığı için kendisinden mühr-ü humayun alınamamıştı. O akşam geç saatlerde Tezkereci Ahmet Paşa saklandığı konağında yakalandı. Konağı yağmalandı. Eski sadrazam, Fatih Camii'ne isyancı kapıkulu askeri komutanları; ulema liderleri ileolarak bunlarin veziriazam seçtikleri ve sarayın da bunu teyit ettiği Sofu Mehmed Paşa önüne getirildi. Orada Cellat Kara Ali tarafından boğularak idam edildi. Öldürüldüğü yaşının 50'yi geçtiği bildirilir.
Büyük Valide Sultanlık Dönemi
Sadrazam olan damadının katledilmesinden sonra, Sultan İbrahim durmadan haber gönderiyordu, isyancılara. Artık dağılınız. Bir değişiklik olmadığını tesbit edince, saray burç¬larına topları yerleştirtmiş, bostancıları silahlandırmiştı. İtaat¬sizlikleri devam ettiği takdirde hepsini kırıp geçireceği habe¬rinin yayılsın istiyordu. İsyancılar ise Kösem Valideye saldık¬ları bir haberde, Şehzade Mehmed Sultanı Orta Camii göndermesini taleb ettiler. Kösem Sultan bunun mümkün olama-yacağını, böyle bir cülus adeti olmadığını, padişahın patırdı-sına bakıfmamasını, kendisinin sarayda her ne kadar oniki-bin silahlı bostancı neferi olmasına rağmen Ağaların kendisi tarafında olduğunu bildirdi. Cemiyet saraya geldiğinde bos-tancıların kendilerine iltihak edeceğini bildirdi. Bu bilgiyi er¬tesi günü gizlice kıyam erbabının yanıbaşina gelen Bostancibaşı te'yid etti.
O gün Cuma idi ve bu hâl üzre salatı cuma elden gitmişti. Atmeydanı'na doluşan kıyamcılar, ayak divanı istediler, ora¬da da durmayıp saray içine daldılar. Karşılarında Sultan İbra¬him değil, Valide Sultanı gördüler. Karşılıklı olarak konuştu¬lar, konuştular! Valide Sultan kıyam edenlere her nekadar mukavemet etmeye çalıştıysa da, oğlu İbrahim'in tahtta kal-masını sağlayamadı! Sonunda: Varayım arslanımın sarıkcığı-nı sardırayım ve çıkarayım. Diyerek içeri girdiği görüldü. Az sonra küçük şehzade babaannesinin elinden tuttuğu halde, masum ve güzel yüzü ile göründü. Osmanlı tahtına oturtul¬du. Birbir önünden biat ederek geçiyorlardı. Bu kalabalıktan ürken yeni padişah ağlamağa başlayınca, daha fazla rahat¬sızlık vermeyi önlemek için biat yeterli sayıldı. 6 ağustos 1648 çarşamba günü başlayan ihtilâl, cu¬ma günü nihayetlendiğinde, Osmanlı tahtında kırkbir yıl hü¬küm sürecek, IV. Mehmed unvanlı Sultan İbrahim'in oğlu vardi.
Sultan İbrahim'in bir süre sonra annesini devlet işlerine karıştırmamaya başlaması hatta kiz kardeşleriyle eski saraya gönderme isteği karşısında nüfuzu kırılır gibi olmuşsa da, bu sıralarda İbrahim'in tahttan indirilerek yerine çocuk yaştaki Şehzade Mehmed'in padişah olması, Kösem Sultan'ın durumunu yeniden güçlendirmiştir çünkü IV. Mehmed henüz 6 yaşındaydi ve annesi Turhan Hatice Sultan 21 yaş'la genç sayilirdi. Turhan Sultan Saray'da desteklenmişse de Kösem Sultan Saray dışında ve askerden destek gördü. Neticede Kösem Sultan, dört padişah döneminde devletin en etkili kişisi olmaya devam etmiştir. Bu dönemde herkes kendisine "vâlide-i muazzama" diyerek saygı göstermiştir. Kösem Sultan'ın bu kadar güçlenip nüfuz kazanması ağaların yardımıyla olmuştur. Öncelikle Harem ve Dârüssaade ağalarını, akabinde de Yeniçeri ağalarını arkasına alarak idareyi yönlendirmiş, kendisine karşı olabilecek bütün güç odaklarını onlar vasıtasıyla bertaraf etmiştir. . Kaptanı Derya, Yeniçeri Ağası, Reis'ül Küttab, yâni harici¬ye nâzın ve Nişancı, Defterdar gibi kimseler bu istişare ve ic¬ra mekanizmasının uzuvları idi.
Sultan IV. Mehmed'e biatlarını yerine getiren devlet adam¬ları cemmi gâfir halinde Saray'ın Harem dâiresine sellemü-sellem dalışa geçtiler. Bu yakışıksız hâl; Genç Osman, IV. Murad devrindeyken bile olmamıştı. Bostancıbaşı bu kafile¬nin önüne düşmüş, şeyhülislâm, sadrıazam ve ulema arkalarından destursuz yürümekteydiler. Sultan İbrahim'in etrafını kadınlar almış ellerini eteklerini tutuyorlar, bir tarafa kıpırda¬masına fırsat vermiyorlar idi. Şüphesiz ki bu davranışları pa¬dişaha yardımcı olmak, ona gelebilecek bir saldırıya sed ol¬mak niyetini taşıyordu. Hızla yürüyen kafile aniden karşısın¬da Sultan İbrahim'i buldu. Bostancıbaşı Padişahım! Ulema ve ayanın kararlan var. Siz artık içeriye buyrunuz. Dediğinde: Sultan İbrahim Bre hâinler, pezevenkler, Allah'dan korkmaz kâfirler! Bu ne işdir? Ben; her birİnizi ihsanlarıma gark etme-dimmi şimdi isteklerinize uymadığım içinmi bana ihanet edi-yorsunuz. Ben padişah değilmiyim? Kararınızı kabul etmiyo¬rum, red ediyorum, defolup gidiniz, irademe itaat etmeyen hâin ve kâfirdir. Bu salvolar karşısında; heyetin içinden yine bir kişinin cevap veren sesi yükseldi. Bu sesde Karaçelebizâ-de Aziz efendiye aitti. Tarihçi Nâima şöyle naklediyor: "Aziz efendi o mecliste büyük cür'et gösterip, padişaha yapılacak hürmete mugayir pekçok söz söyledi şöyleki" Ha¬yır padişah değilsin. Din ve şeriata mugayir pek çok iş yaptı¬ğından cihanı harabeye çevirdin. Ne zamanki; gaflet ile vakit geçirip rüşveti açıkça yapılır hâle getirdin, zulmü alime mu¬sallat ettin, beytülmâli israf içinde kullandın' Dedi. Söylenen bu sözlere oradakiler hayran oldular. "Sultan İbrahim; tahttan indirildiğine inanamıyordu.
Kendisinin emirlerinin yerine getirileceğine dâir inancı, hiç sarsılmamaktaydı. Bir yandan konuşuyor, bîr yandan kendisi için seçilmiş bulunan dâireye doğru yürümekteydi. Nihayet yanında iki câriye olduğu hal¬de dâiresine soktular. Kapının kilidine sokulan anahtar iki defa çevrildi. Arkasından anahtar deliğine kurşun akıtılarak, kilit de işlemez hâle getirilince Sultan İbrahim yine kafese konduğunu idrâk etti. Bütün gücüyle, bağırdı, kapılara vur¬du, yıkniağa çalıştı, nihayet ağzına gelen küfürleri bazı kim¬selere tahsis etmeğe başladı.
Padişah artık savurduğu küfürleri validesi Kösem Sultana etmeye başlamıştı. Demek ki; yanında bulunan iki cariye¬den, hâl vakasında, Kösem Mahpeyker Valide Sultan'in oy¬nadığı rolü öğrenmişti. Artık bir dinlenmeye çekilen eski pa¬dişah, güçleniyor ve beş defa bağırmaya koyuluyordu. Mah-besinden taşan sesler dışarıya duyuluyor, bunları duyanların bir bölümünün içi sızlamaya başlamıştı.
Ertesi gün oda kapı¬sının önü bir güzel örüldü. Ahalinin tepkisini ölçmek için pa-dişahın kapatıldığı yerden kurtulup firarı başardığı istikame¬tinde bir haber hassaten çıkarıldı. Görüldüki; esnaf derha! dükkânlarını kapadı. Demek ki, ahalinin nabzı sayılan esnaf bu karışık ahvalde yağmaya uğrayacağı endişesiyle ve de, bu işe karışmamak için kenara çekilmeyi seçmişti. Beri yandan kapısı örülü dâ¬iresinden Sultan İbrahim'in gönüllere üzüntüler salan feryadı saray duvarlarını aşmaktaydı. Yeniçeri'lerin bir bölümününde bu feryatlardan kalbleri ihtizaza geliyor ve kendi kendilerine acaba bu hâl işini ettiğimiz kötümü oldu? Şeklinde düşünce¬lere dalıyorlardı.
Ahalinin ve bir bölüm askerin sessizliği; ida¬reyi korkuya ve sarayı da endişeye sevketmişti. Kösem Vali¬de Sultan tecrübesini konuşturarak, böyle hallerde ulemaya başvurulmak gerektiğini hatırlattı. Başvurulan ulema takımı, derhal çareyi söylemekte gecikmedi: <İz içtimaa haiifetan, faktelu ehadü minhüma> yâniiki halifeden birini öldürünüz! Mizancı Murad bey diyorki: "âyet değil. Hadis değil. İmamla¬rın içtihadı değil. Uydurulmuş arabça bir cümle"den başka bir şey değil ulemanın söylediği çare. Yine bahse konu çarenin gösterdiği iki halife ifadesi, gerek mantık gerekse mâna itibariylede yanlıştır. Çünkü halife denilen ikiden biri bulûğ çağına ermemiş bir masum çocuk. Di¬ğeri ise bir mecnun. Dolaysıyla değili ki halife bir tane bile mevcud değil, görüşünü ileri süren Mizancı Murad'a iştirak etmiyorsak da söylediklerinin pekde yabana atılacak husus¬lardan olmadığını düşünüyorum. Yine Murad bey diyorki; "..sümme tedarik fetvalar yüzünden Osmanlı devletinin uğra¬dığı felâketler, düşmanların taarruzlarından meydana gelen felâketlerden büyük ve dehşetlidir."
Sultan İbrahim'in katline dâir fetvayı isteyenler, Bektaş, Murad Ağalar, Kara Çavuş ve Muslihiddin idi. ulemanın bulduğu çâreyi fetva haline geti-rende şeyhülislâm Abdürrahim efendiydi.
Kara Mehmed Paşa çocuk İV. Mehmed'e gerçekte taht naibi olan büyukvalide Kösem Sultan'ın devamla desteklenmekte idi. Fakat bir müddet sonra sadrazam özellikle ocaklıların devlet işlerine karışmasından gayet tedirgin olmya başlamıştır. Sadrazamlıkta gözü olan yeniçeri ağası Kara Çavuş Mustafa'nın küçük valide Turhan Sultan ile birlikte kendini öldürmek için komplo kurduğu söylentisini duyunca Kara Mehmed Paşa sadrazamlıktan ayrılmaya karar vermiştir. Taht naibi Büyük Valide Sultan'a ocaktan sadrazam yapılmamasını ve tam o srada Bağdat valisi olma tayini çıkan Melek Ahmet Paşa'yı sadrazamlığa tayin etmesini tavsiye etmiştir. Kendine de Budin valiliği görevi verilmesini rica etmiştir. Böylece Kara Murad Paşa birinci kez sadrazamlığından 19 Ağustos 1650'da istifa ederek ayrılmıştır.
Bilindiği gibi Sultan IV. Mehmed devri çok inişli çıkışlı bir dönem olduğu gibi ayrıca pek-de uzun bir zaman dilimini 44 yıl gibi bir bölümü kapsar. Şimdi bu uzun dönemde padişahdan sonraki adam olan sadrazamların ad ve vazifede kalış müddetlerine birde akıbetle¬rine sırasıyla atfu nazar eyleyelim: IV. Mehmed'in Sadrıazamları Mevlevi Sofu Koca Mehmed Paşa; IV. Mehmed'in sadaret makamında bulduğu sadrazamdır. Bunu görevinde ipka et¬miştir. 1648 yılında I. İbrahim'in son günlerinde isyancı¬lar tarafından sadnazam tâyin olunmuştur. Sultan İbrahim bir çıkış yolu olarak kabullenmiştir. Yukarıda yazdığımız veçhile padişahın cellâtları arasında yer almış olan Sofu Mehmed Paşa, makamı sadaretten 1649 mayısında azledilmiştir. Da¬ha sonra boğdurulmuştur.
Boşalan makama 1650 senesinin sekiz ayına kadar sürecek birinci sadaretiyle Kara Murad Paşa geti¬rilmiştir. Bu sadaret süresi 14 buçuk ay sürmüş, yerine IV. Murad'ın damadı ve Kösem Sultan'ın torunu İsmihan Kaya Sultan hanımın kocası olan Melek Ahmed Paşa gelmiş bunun dönemi de, bir seneyi bir kaç gün geçene kadar sürmüştür.
Ölümü
Esnaf isyanında yeniçerileri destekleyen Kadın Padişah Kösem saraydaki hâkimiyetinin her geçen gün biraz daha azaldığını hissetmekteydi. Kösem Sultan’ın yeniçeri ocağına dayanmasına rağmen, IV. Mehmed’in annesi Turhan Sultan da harem ağalarından destek almaktaydı. Harem ağaları ve Turhan Sultan’ın saraydaki güçleri artıkça, Kösem ve dolayısıyla ocak ağalarının IV. Mehmed üzerindeki nüfuzları azaldı. Harem ağalarını padişahtan uzak tutmak isteyen Kösem Sultan, bir emir yayınlayarak ağaların Harem’e girmelerini sınırlandırmak istedi.
Ağustos 1651’deki esnaf isyanını yeniçerilerin gücünün kırılması için bir fırsat olarak gören Turhan Sultan, isyanı destekledi. İsyan sonunda Turhan Sultan ve harem ağalarının baskılarıyla Veziriazam Melek Ahmed Paşa azledilip, yerine Turhan Sultan‘ı destekleyen Siyavuş Paşa getirildi. Kösem Sultan, ocak ağalarına, hem kendisi hem de ağalar için büyük bir tehlike arzeden IV. Mehmed’in bir vesileyle ortadan kaldırılıp, yerine hükmetmesi daha kolay olan Şehzade Süleyman’ın geçirilmesini önerdi. Çünkü Şehzade Süleyman’ın annesi Saliha Dilaşub Sultan, ruhen itaatkar ve sakin bir hayat sürmeyi seven bir kadındı. Ancak IV. Mehmed meselesini halletmek kolay olmayacaktı.
Aleni bir suikast ile Mehmed’i zorla tahttan indirmek, zaten Sultan İbrahim’in öldürülmesinden sorumlu tutulan ve ”evlat katili” damgasını yiyen Kösem’in bir de torun katili olarak halkın gözündeki otoritesini büsbütün sarsacaktı. Bunu önlemek gayesiyle Kösem Sultan, eceli ile öldü süsü vermek için IV. Mehmed’i Helvacıbaşı Üveys Paşa’nın hazırlayacağı zehirli şerbet ile öldürmeyi planladı. Ancak bu sinsi planı Kösem’in en yakınlarından biri olan Meleki Hatun, Turhan Sultan’a haber verince zehirletme planı da suya düştü. Zehirleterek IV. Mehmed’i öldürtemeyen Kösem Sultan tekrar bir suikast planı hazırladı, 2 Eylül 1651 akşamı İstanbul halkı iftarlarını ettikten sonra eğlenirken, Orta Camii’de toplanan yeniçeriler Kösem’in daha önce açık bıraktıracağı Topkapı Sarayı’nın kapısından içeri girerek, Sultan Mehmed ve taraftarlarını ortadan kaldırıp, Şehzade Süleyman’ı padişah yapacaklardı. Saraya bir baskın yapılacağını bilen, ama zamanını kestiremeyen Turhan Sultan ve Lala Süleyman Ağa yeniçerilerin silahlandıklarını haber aldıklarında, suikast vaktinin geldiğini anlamışlardı.
Lala Süleyman Ağa, sarayın etrafını kendi adamlarıyla koruma altına aldı ve Turhan Sultan ile istişare ederek Kösem Sultan’ın katledilmesi kararı aldılar. Lala Süleyman Ağa, özel bir ekip oluşturdu ve onlarla birlikte Harem’deki Kösem taraftarlarını kılıçtan geçirdi. Bu arada Kösem Sultan’ın kızlarından biri ”valide benim” diyerek Süleyman Ağa ve adamlarının önüne atıldı ise de onu tanıyan hadımlardan biri askerleri uyardı. Askerler, valide sultanın odasına zorla girdi ve odasındaki gizli bir dolapta saklanan Kösem Sultan arasında öylesine korkunç bir boğuşma yaşanmıştı ki, odanın her tarafı kan revan içinde kalmıştı. Hayattayken Osmanlı tarihinde birçok yeniliğe öncülük eden Mahpeyker Kösem Sultan, ölümüyle de Osmanlı tarihine yine bir ilke öncülük etmişti.[35] Kösem Sultan'ın cenazesi, kocasının Sultan Ahmet Camii'ndeki I. Ahmed türbesine gömüldü.
Ölümünden sonra
Harem’de katledilen ilk valideydi. Harem’de bir devre adını veren Kösem Sultan öldürülürken, her şeyden habersiz ocak ağaları da daha önce planladıkları üzere kendilerini verilmelerini istedikleri kişilerin isimlerini içeren bir listeyi Veziriazam Siyavuş Paşa’ya gönderdiler. Siyavuş Paşa, ağaların isteklerini öğrenince kendi canının derdine düştü. Ocak ağalarının yanına veya padişah sarayına gitmek arasında tercih yapmak zorunda olduğunu anladı. Kısa bir süre düşündükten sonra saraya gitmeye karar verdi ve Topkapı Sarayı’na gitti. Sarayın dış kapılarının açık olduğunu gördüğünde korkusu bir kat daha arttı.
IV. Mehmed’in yanına ulaştığında tüm gelişmeleri öğrendi ve padişahın güvenliğini sağlamak için bazı tedbirler aldı. Kösem Sultan’ın öldürüldüğünü öğrenen Samsoncu Çavuş, ocak ağalarına durumu iletmek için hemen saraydan ayrıldı. Bu feci haberi öğrenen ocak ağaları ne yapacaklarını tam olarak kestiremeyerek önce Orta Camii’ye geldiler ve burada en kısa zamanda bir çözüm yolu bulmak için hal çareleri aradılar. Bu arada Orta Camii ve etrafı, Süleymaniye Camii’ne kadar tıka basa silahlı yeniçeriler ile dolmuştu. Şerifi dışarı çıkarttı ve tellallarla şehir halkını sancak altında toplanmaya davet etti.Sancağın dışarı çıktığını ve padişahın da halkı sancak altına toplanmaya davet ettiğini öğrenen İstanbul halkı, büyük bir sel gibi Sultanahmet Meydanı’na akın etti. Topçu ocağı mensupları da sancağın altına dahil olunca, durumun IV. Mehmed’in lehine olduğunu gören yeniçerilerde ”Sancak-ı Şerif altında bulunalım. Ve kendimizi isyan pisliğinden temizleyelim” diyerek grup grup padişah tarafına geçmeye başladılar.
Artık kendi taraftarlarının da sancak altına koştuğunu gören ocak ağalarından birinin şehri ateşe vermeyi önermesi üzerine Yeniçeri ağası Mustafa Ağa, tarihe mal olmuş şu sözleri söylemiştir:
Bre Ömer! Bre eşşek! Bu senin söylediğin söz nasıl sözdür? Sus! O çeşit türrahatı (zırvayı) ağzına alma. Birkaç günlük ömür için din ve devlete düşman ve kafirler gibi ihanet mi edelim? Ve cihan durdukça lanete siper olup, ocağımızın temeli yıkılıp, harap olmaya sebep ve illet mi olalım? Allah’a hamd olsun Müslümanız. Kavgamız devlet ve dünyaya aittir. Sözümüz oldu, ne güzel… Olmadı, emir Allahın’dır. Kazaya rıza… Önce beni, sonra sizi öldürürler. Bir can için devlete ve Allah’ın kullarına suikast layık mıdır ?
Senelerdir ocak ağalarının zorbalıklarından muzdarip olan İstanbul halkı bunların katledilmesini savunurken, Turhan Sultan yeni bir yeniçeri ağası tayin ederek toplu bir katliamın önüne geçebildi. Böylece halkla askerin çatışması önlendi.Birkaç gün sonra ise başta Bektaş Ağa olmak üzere önde gelen ocak ağaları saklandıkları yerlerden çıkarıldılar ve daha sonra öldürüldüler. Yeniçerilerin gücü bu olayla biraz olsun kırılırken, İstanbul da büyük bir isyandan son anda kurtuldu. Yeniçerilerin IV. Mehmed’i devirmeleri veya halkın yeniçeriler üzerine saldırmaları halinde yaşanacakları ise hiç kimse tahmin bile edemezdi.
Osmanlı tarihindeki hususi konumu
Kösem Sultan; en karışık, karanlık, cinayetlerle dolu bir 40 yılın çalkantılarında dul bir saraylı olarak siyasal meselelerin ortasında son karar sorumluluğunu yüklenmişti.Daha ileri gidilerek denebilir ki,tarih kitaplarında, "Sokullu Mehmed Paşa ve Yükselme Devrinin Sonu ", "Lale Devri" birer başlıksa "Kösem Sultan'ın Naipliği " de Osmanlı tarihi için önemli bir ayraç veya başlık olmalıdır. Kösem'in Osmanlı hanedan yapısındaki yeri Avrupa ve Rusya'daki hükümdar kraliçelere denk bir üstünlüktür.Mahpeyker Kösem'i bütün kadın sultanlardan ayrıcalıklı kılan,Topkapı Sarayı haremindeki varlığı ve etkinliğinin kocası 1.Ahmed'den torunu 4.Mehmed'e değin yarı asra yakın olması,iki oğluna ve torununa "Sahibetü'l- makam Ümmü'l-mü'minin" sanlarıyla haremde naiplik yapmasıdır. Haremden,ülkenin dört bir tarafına bu düzeyde hükmeden başka bir haremli yoktur.
Hakkında modern araştırmacıların görüşleri
Kösem Sultan'ın siyasi hayatı Osmanlı tarih yazarları ve modern araştırmacılar tarafından her zaman ilgi duyulan bir konu olmuştur. Kimi araştırmacılar onu şiddetle eleştirirken, kimi araştırmacılar ise daha olumlu bir tablo çizme eğilimi göstermişlerdir.
Örneğin şu araştırmacılar onu şiddetle eleştirmektedirler:
• M. Cavid Baysun, karıştığı işlerin bir neticesi olarak birçok dost ve hayli düşman kazanan biri olduğunu belirttiği Kösem Sultan'ın, iktidarı sımsıkı elde tutmak gayretiyle en tehlikeli teşebbüslere giriştiğini ve hatta amaçları için en yakınlarını dahi feda edebilecek bir yaratılışta olduğunu ileri sürer.[37]
• Ahmed Refik, Kösem Sultan'ın şefkatli biri olmasının yanında saltanat hırsı olan bir kadın olduğunu söyler. Dahası henüz hasekilik döneminde saltanatı ele geçirmeye çalıştığını ve nüfuzunu arttırmak için siyasi bağlantılar kurduğunu belirtir.[38] Ayrıca Kadınlar saltanatı adı verilen dönemde, Osmanlı tarihinin en güçlü Valide Sultan'ı olduğunu düşünmektedir.[38]
• Nicoliae Jorga ise Kösem Sultan'ı dindar, asil ve yetenekli bir Osmanlı kadını olarak tasvir eder.[39]
• M. Çağatay Uluçay, Osmanlı hanedan tarihinin en tanınmış kadını olarak gösterdiği Kösem Sultan'ın özellikle Sultan İbrahim'e güzel cariyeler sunarak gücü elinde tutmayı amaçladığı görüşündedir. Dahası yazara göre, Kösem sırtını yeniçerilere dayayarak devleti istediği gibi yönetmiş,hırslı ve pek çok kanlı olayda başrol oynamıştır. Ancak yazar yine de onun hayırsever yanına dikkat çekmeden geçemez.[40]
• Yılmaz Öztuna, Kösem Sultan için daha sert bir tutum sergiler. Yazara göre Büyük Valide Sultan politikaya aşık olmuştur ve tek amacı saltanat sürmek, emir vermek ve devleti yönetmektir.[41]
• Stanford Shawda da benzer bir suçlamada bulunur, padişahın servetinin çoğunu yönetici sınıf arasında dağıtarak gücünü arttırma çabası içinde olduğunu ileri sürer.[42]
• A. D. Alderson , Kösem Sultan'ı komplo kuran, entrikacı ve gücü sürekli elinde tutan biri olarak gösterir.[43]
• Said Öztürk ve Ahmet Akgündüz'ün ortak çalışmasında, IV. Murad döneminde çıkan kimi isyanların sorumlusu olarak Kösem Sultan gösterilir. Dahası Sultan İbrahim döneminde Kösem Sultan'ın varlığının, Osmanlı hanedanının en acı günlerinden olduğu savunulur.[44]
Bu eleştirici yazarların aksine diğer bazı yazarlar Kösem Sultan için olumlu düşünmektedirler:
• Son Osmanlı vakanüvisi Abdurrahman Şeref Kösem Sultan'ın namuslu, şerefli olduğunu ve devlet işlerinin düzgün yürütülmesine katkı sağladığı görüşündedir.[45].
• Caroline Finkel, Kösem Sultan'ın farklı bir yönüne,devletin güvenliği için yaptığı ve yapmayı planladığı projelere dikkat çeker. Yazara göre Kösem Sultan kudretli bir Osmanlı kadınıdır.[46].
• Leslie P. Peirce, Kösem Sultan için olumlu bir tablo çizerken onun kadınlar saltanatındaki renkli ve nüfuzlu hasekilerin sonuncusu olduğunu belirtir.[10][26]
• Necdet Sakaoğlu Kösem Sultan'ın Osmanlı hanedan tarihinde özel bir yeri olduğunu söyleyerek Osmanlı siyasetinin en buhranlı döneminde en etkili olan kadın olduğuna dikkat çeker.[7][47]
• Ahmet Şimşirgil Kösem Sultan'ın olumlu bir portresini çizerken Osmanlı tarihinde böyle bir simanın ikincisinin olmadığını savunur.[48]
• Ekrem Buğra Ekinci ise Kösem Sultan'ın Osmanlı'nın en kritik dönemlerinde devletin tüm yükünü omuzlarına yüklenmesinin bir fedakarlık olduğu fikrindedir.
• Halil İnalcık Kösem Sultan'ın valide sultanlar sıralamasının dışında Osmanlı'nın en kritik devrini yönlendiren "büyük valide" konumunda olduğunu belirterek 17. yüzyılın Kösem Devri olduğuna yer verir.
• İlber Ortaylı Kösem Sultan'ın müthiş bir tarihi kişiliğe sahip olmasının yanında son derece entrikacı olduğu görüşündedir.
Çocukları
Erkek çocukları
• Şehzade Mehmed (8 Mart 1605 - 12 Nisan 1621) - Genç Osman tarafından boğduruldu.
• IV. Murad (27 Temmuz 1612 - 8 Şubat 1640) - 17. Osmanlı padişahı ve 96. İslam halifesi
• Şehzade Kasım (1614-1638) - IV. Murad tarafından boğduruldu.
• I. İbrahim (5 Kasım 1615 – 18 Ağustos 1648) - 18. Osmanlı padişahı ve 97. İslam halifesi
• Şehzade Süleyman[49] (1615 - 27 Temmuz 1635) - IV. Murad tarafından boğduruldu.
Kız çocukları
• Fatma Sultan (1606-1667'den sonra)
• Hanzade Sultan[49] (1607(?) - 23 Eylül 1650)
• Ayşe Sultan (1608-1656(?))
• Gevherhan Sultan (?-?)
• Burnaz Atike Sultan (?-?)
Yaptığı hayır işleri
Hayır işlerinde de öncülük etmeyi prensip edinen Kösem Sultan, etrafındaki fakirlere yardımlarda bulunmuştur. Her yıl Receb-i Şerif ayında tebdili kıyafetle arabaya binerek hapishanelere gitmiş; borcu yüzünden hapse düşen mahkûmların borçlarını ödemiş ve onların hapisten çıkmalarını sağlamıştır. Kösem Sultan, katil kişileri bu yardımlardan nasiplendirmemiştir. Yaptırdığı hayır işlerinin başında 1640'da biterelen Üsküdar’daki Çinili Camii[50], Boğaziçi’nde Anadolu Kavağı, Sultan Selim civarında Valide Medresesi Mescidi’ni yaptırarak hizmete açmıştır. O dönemde Osmanlı’nın eyaleti durumunda bulunan Mekke ve Medine’ye de yardım elini uzatmış, fakir yöre halkına da hatırı sayılır yardımlarda bulunmuştur.
Fiziki Özellikleri
Boylu boslu, narince idi. Kaynaklarda teninin cazibeli beyazlığı, gözlerinin kadife gibi derin kahverengiliği, sarı saçlarının göz kamaştırıcı parlaklığı belirtilir.

Konular